“Biraz param olduğunda kitap alırım; para artarsa da yiyecek ve giyecek…” diyen bir adama “deli” gözüyle bakılmaz mı? Ev, otomobil hayali kuranlara selam olsun!
Eee, adamımız 12 Temmuz 1536’da hayata veda eden, Deliliğe Övgü’nün yazarı Desiderius Erasmus olunca iş değişiyor tabii!
23 Eyl 2010 at 8:22 AM
sevgili adnan ağabey, yazılarınızı hem tanıdığım bir insan olduğunuz hem de ilgilendiğim konularda yazdığınız için takip ediyorum. şimdi bu konuda söyleyecek pek çok şeyden birini söyleyeyim içim rahat etsin 🙂 steve jobs’un hayatını okudum çok yeni.. bir cümle beynime resmen kazındı: -yanlış hatırlıyor olabilirim ama özü buydu- şirketinize A tipi adamlar alırsanız bir süre sonra etrafta bir sürü A tipi adam görürsünüz. şirketinize B tipi adamlar alırsanız bir süre sonra etrafınıza baktığınızda B ve C’ler görmeye başlarsınız… alıntı gibi yazmıyorum çünkü net hatırlamıyorum ama bir şeyleri özetliyor sanırım… bu sadece şirketle ilgili bir şey değil…
bence,
kitaplığın mobilya tasarımında hiç bir zaman ortada bulunmadığı bir toplumuz,
kitaplık evin kıyısında köşesinde saklı durur,
bilgiye gerek duymayız çünkü web, kulak, geyik gibi araçlar yeter artar,
biz biliriz,
ama sanırım şu üstteki lafı düşününce de rekabetten ve iyiden korkarız… bizim için bizi yükseltecek adamlar değil, önümüzü kesemeyecek ve anlaşabileceğimiz adamlar makul..
köylü olmayı özendiren bir toplum olduk sadece aslında… (bu köylü olmak köyde yaşayan anlamında değil) düşünün siyasiler, televizyoncular, reklamcılar vs. vs. bir olay olup da alt tabakadan insanlarla iletişime geçecekleri zaman onlar gibi davranıyor…
*Atatürk’ün ünlü bir fotografında bir köylünün yanında duruyor sorunlarını dinliyordu; dimdik, şık, gururlu ve kendi gibi olmayı özendiren şekilde.. ben de sizdenim beni de gabul edin gurban tadında değil kesinlikle…
hadi yazın, yazılarınızı okumaya devam:)
sevgiler, saygılar
aybars
*bol tashih varsa affola
23 Eyl 2010 at 8:51 AM
İlgin için çok teşekkür ederim. Yazacağım.