19 Ekim 2012 tarihli Hürriyet’te tam sayfa çıkan bu ilanın “body”sindeki çürükler, yırtıklar, şişlikler insanın içini parçalayacak nitelikte.
“Anadolu yakası” yazanı bi’ bulsam alnının ortasına öpücük konduracağım! “Her şey” yazanın da elini sıkacağım en samimi hislerimle.
Öpücük faslı buraya kadar. “Restaurantlarıyla” yazanın diline Şanlıurfa biberi mi sürmeli, Trinidad Moruga Akrebi mi? Ya “centerdan” yazabilen kafalara neyi layık görmeli? “Kırlangıç”taki (“Yatırım !..”) ve metindeki (“burada !”) espaslar bir nev’i facia! Biz burada obsesif kompulsif reaksiyonlar içinde debelenirken bu “large” tavırlar çok “A.C.A.İ.P” doğrusu! “Y” mi eksik? A-aa! Bir “Y” harfi nedir ki abicim insan ömründe, pardon, yaşamında? Bunlar fani şeyler! Hiç takma kafana! Bak, ne güzel oturtulmuş hizmetin kısaltmasından “acayip” bir kelime oyunu, laf seninki de! “A kılllı C ihaz A kıllı Y epyeni/Y eni İletişim P latformu” mu? O da olabilirdi ama biz onu akıcı bulmadık be abi!
“Bir çok” ise en masumu! “Body”ye hem “cafeleriyle” hem “kafeleriyle” yazanların kafalarını nasıl tütsüledikleri de ayrı bir muamma. Bu arada, “kaptan”ımız Ahmet Özhan mı? Peki ya, “OtoWorld” mü, “Otoworld” mü yazacağına karar verememek? Bunu bile standarda bağlayamadıktan sonra o dümeni nereye kırarsan kır be kaptan!








