Monthly Archives: Kasım 2012

Seninle başım dertte: The and!

Selami Şahin’in şarkısından bahsedecek değilim. Başımızın püsküllü belası “&” işaretinin olur olmaz, her yerde kullanılmasından şikâyetçiyim. Üstüme üstüme geliyor sanki bu kahrolasıca “&”!

Ecnebilere özenenlerin, yazılarında “ve” kullanmayı “gericilik”/”gerilik” zannedenlerin bu hallerini anlarım da… Diyanet İşleri Başkanlığı’nda “&”i görmek… Tuhaf.


Medeski, Martin ve Wood “pasta” ise John Scofield “çilek”: İşte Chanck!


“Aykırı müteahhit” imiş!

TDK’ye göre “aykırı”: Alışılmışa, doğru olarak kabul edilmişe uygun olmayan, karşıt, ters, mugayir, muhalif;  çapraz, ters; toplumda görüş ve yaşayış biçimiyle uçlarda bulunan (kimse), marjinal.

Dün CNN Türk adlı televizyon kanalında Enver Aysever’in karşısında, ceketinin iç cebinde “keş” 50.000 TL olmayınca rahat edemeyen, malını mülkünü her fırsatta ortalık yere döken, yıllar önce STAR TV’deki bir “haber-röportaj”la toplumun büyük kesiminin tepkisini çeken Bay Ali Ağaoğlu’na “aykırı müteahhit” yaftası yapıştırılınca epey güldüm. Sinirden tabii.

Ya “aykırı” kelimesinin anlamı ve işaret ettiği nokta yeterince bilinmiyor ya da okkalı bir dayak yememiş çok bilmiş KJ! Bu nasıl bir saçmalıktır böyle! Adam “eşcinsel”, kadın “ablacı” ama “aykırı”! Kimi zaman düpedüz eşcinsele “marjinal” de deniyor. Adam “homoseksüel” ise ona “marjinal” demeyeceksiniz! Kadın “lezbiyen” ise ona da… Not düşeyim: TDK’nin bu ecnebi kelime için verdiği karşılık ne kadar mat, ne kadar berbat! “Sevici” demişler. Ömürsün TDK!

İbneliğin (TDK’miz bu kelime için şunları uygun bulmuş: Edilgin eş cinsel erkek, homoseksüel; kızgınlıkla söylenen bir söz), homeseksüelliğin, biseksüelliğin adı “aykırı” oldu, “marjinal” oldu! Bunlar “marjinal”, bunlar “aykırı” ise Sakallı Celal’e, Fikret Ürgüp’e, İhsan Ünlüer’e, hatta Florinalı Nâzım’a hangi sıfatı vereceğiz? Şarkı söyleyen herkes de “sanatçı” zaten memlekette maşallah! Ayıp denen bir şey var! Yok mu? Boşaltın kavramların için, boşaltın! Ne kadar kolay “aykırı” olmak ve ne kadar kolay hayata “marjinal” takılmak!

Söz konusu programda “sağ elin verdiğini sol el bilmeyecektir” deyip “eğitim gönüllüsü” olarak kendini lanse eden Bay Ağaoğlu’na münasip sıfatları bulmayı Kırık Potkal’ın binlerce okuruna bırakıyorum.


Sizi “dövme”mi ister misiniz?

Bilirsiniz, cin olmadan adam çarpmak diye bir söz  vardır. Konuştuğu, yazdığı dilin kurallarını bilmeden “artistlik” yapmaya kalkışanlar hem cin çarpmışa dönerler garabetlikleriyle hem de “dövme”lik hale gelirler fotoğrafta görüldüğü üzere!

Soru eklerinin ayrı yazılacağını bilen bir vatandaş yok mudur Kadıköy civarında? “İstermisiniz”i sıkışık düzen yazan kafa, soru işaretini koyarken niçin geniş bir espas/boşluk bırakmıştır? Bırakılan o boşluk, “dövme” gibi estetik bir uygulamayı insan bedenine nakşedenler tarafından nasıl olup da “estetik” bulunmuştur? Cidden ürkütücü bir başıbozukluk.


“Metinsel revizyonlar” ve Osmanlıda kölelik ve reklam acanslarında “bireyin dıştalanması”

Başlığımız nasıl, beğendiniz mi? Peki, görselin hüzün dolu feryadına ne diyorsunuz? Sepya rengin nostaljik tonuna eklemlenen uçuk mavinin masum boynu büküklüğünde filizlenen dıştalanmış bireyin, sermayenin çarklarında un ufak edilen özgür zaman diliminde ruhsal boyuttaki yükselişi baskılayan acımasız tüketim pompalamasının hunharca izdüşümünde betimlenen çoğul’un tekil’i ezişindeki eskil ve yabanıl söylemin küstah kahkahaları…

O-LA-MAZ! Siz deyin üç, ben diyeyim yedi yıl önce bu fakir Le Trio Joubran dinlerdi parmak kadar Creative MP3 çalarından! Ran da, ran da, ran! Randana delip geçmişti Maslak’ın yamrı yumru “meshettın” perdesini. Ve adaşım Adnan’ın kardeşleriyle boyadığı kâinata her dinleyişimde başka başka tapardım! Uzun lafa gerek yok! Bir inşaat sektörü firmasının “metinsel revizyonları”na kurban verdim gül gibi biletimi. Yandı bitti kül oldu! Kalbim Ege’de değil, CRR’de, hem de fena halde kaldı! Osmanlıda kölelik kalkalı kaç yıl oldu? Bunu Ahmet Gündüz’den önce Hakan Erdem’e sormalı. Türkiye Cumhuriyeti’ni bilemem de reklam acanslarında ilanın “yüksek çalışması”nın yarattığı acayip (“acaip” değil kardeşlerim) kölelik berdevam.

“AsFar” (“Journeys”) albümlerinin dünya turnesi kapsamında şu dakikalarda (20.11) CRR’de gönül telleri, beyin zarları zangır zangır titriyordur kalıbımı basarım. Bu satırları yazarken Logitech hoparlörümden “As Far”dan zımba gibi taksimler kalbimi öyle bir yoğuruyor ki… CRR’ye gitmeme engel olanları ileri demokrasinin ileri sulu zırtlak aygıtlarına havale ediyorum.

Samir, Wissam ve Adnan kardeşler! İmkânım yok ki, uçağa atlayıp da 7 Şubat 2013’te Fransa Olympia’daki konserinizle bu geceki dezavantajımı kapayayım ama bende o kadar nakit nerdeee! Bas Akbil’i geç metrobüse! Adaletin bu mu dünya? Bu deel, bu deel, bu hiç deel! Cebinde “keş” 50.000 lirası olanlardan eyle yarabbi müziksever kullarını!

Samir, Wissam ve adaşım Adnan! CRR’ye gitmem engellendi ama söz veriyorum: Sizleri yurtdışında seyredeceğim. Uda dublaj yaptırtan o mübarek ellerinizi öper, hürmetlerimi arzederim. Bunlar nasıl doğaçlamalar, nasıl zarif riff’ler ama nasıl o melodilerdeki nezihlik… Aklıma mukayyet olun, reklamverip de reklam ajansında çalışan “redaktrö”leri  “memur” statüsüyle tütsüleyen reklamverenler, olun mukayyet altıma da! Az kaldı da…

2007 idi. Hatta bir “redaktrö”ye oda bile verilmiş idi! Tövbe! Bir redaktör parçasına oda? Verilmiş idi. Damdan düşmeyen anlamaz halini damdan düşenin. Düşenin dostu idi Duchamp! Hatta o odada ne konsolide bilançolar hatmedilmişti, yere dökülen un sessizliğinde. Elzem idi. Eliza Binemeciyan bilinmese de olur idi.

Şimdi CRR’yi dolduran “event” meraklılarının Joubran kardeşlerin bir bestesini bile dinlemeyip ön sıralarda konuşlandığını ve sağı solu kestiğini düşünüyorum da… Sevin Okyay teyzemizden detaylı bir konser izlenimi bekliyorum tabii. Gittiyse yazar. Eralp Baydar? Yazmalı gittiyse.

2007 tarihli albümleri Majaz ile 2012’de “Meksika Sınırı”ndan geçenler bu ismi bağırlarına deliler gibi basmazdan yıllaaaar önce bu fakir ruhundaki yarayı Joubran kardeşlerle pansuman ediyordu. Tarkovsky ile çay yoktu yanında ama! Oy Roubama!

Le Trio Joubran şu dakikalarda CRR’de udlarıyla bir olmuşlarken, Maslak’ın tezek, kebap, tütün, egzoz ve kibir kokan gecesinde müşterinin onayladığı ilanın yükseğinin çalışılmasını bekliyorum dilim pespembe! Masar ise fırtına kırmızısı!

Haa, bu arada onlarca e-posta aldım da… Mealen şöyle yazmışlar: Delinin zoruna bak! İlanın “düşük”ünden “body”yi okuyup konserine gitseydin ya dümbelek! Daha sonra Mac operatörü doya doya “yüksek”ini çalışırdı! Oysa bizim buralarda bu kabil pratik çözümler üretmeye kalkışmak “düzeni” çomaklamak demektir. Ve biz çomak momak sevmeyiz yabancı! Düzen kimi düz, pardon. Hem siz, neyin peşindesiniz kuzum ya Alla’sen?

Samir, Wissam ve adaşım Adnan! Söz, bir gün görüşeceğiz!

Not: 25,1×47 cm ölçülerindeki iki adet ilanın onaylanmasını takiben beş (5) saat sonra “yüksek”i okunmuştur.