Monthly Archives: Şubat 2013

Do, re, mi, fa, sol, lâedrî!

Kazârâ bir sapan taşı bir altın kâseye değse

Ne taşın kıymeti artar ne kıymetten düşer kâse


Koca Ragıp Paşa “tweet” mi atardı Allah aşkına!

Cihân âlâyişinden dest-şûy ol râhat istersen
Kanâ’at dâmenin elden bırakma ni’met istersen


Sultan Et’in fendi, Eti Browni efendinin kelini ortaya serdi!

Sultan Et_KP“Uslu dur ey hüznüm, daha sakin ol/Akşam diyordun, işte oluyor akşam”

19 Şubat 2013 tarihindeki “Eti Browni, Sultan Et’i mutlu etti!” başlıklı yazımda “reklamda intihal” konusuna cuk oturan bir örnek bulduğum zannıyla “Sultan Et”i klavyeme dolamıştım. Söz konusu slogan “pişti”sini Facebook üzerindeki Türkçe Bilgisi’nde de konuya ilgi duyabileceklerle “Reklamcıya Sor” sayfasında paylaşmıştım, Kırık Potkal’ın linkini de ekleyerek. Çok geçmeden ReAjans Yaratıcı Yönetmeni Metin Karaşahin, Facebook’un “Reklamcıya Sor” sayfasında güneşin balçıkla sıvanamayacağını gayet müeddep bir üslupla dosta düşmana gösterdi. Kendisine samimi, düzeyli, nazik yaklaşımı için teşekkür ederim. Kırıp dökmeden de iletişim kurulabileceğine iyi bir örnek verdi Metin Bey.

ReAjans Yaratıcı Yönetmeni Metin Karaşahin’e sözü bırakmak doğru olacak: “Merhaba Adnan Bey, ‘Mutlu et kendini’ sloganıyla ilgili yorumlarınızı görünce, bu kampanyayı hazırlayan ReAjans yaratıcı yönetmeni olarak, eksik bilgiden kaynaklanan bir hatayı düzeltme gereksinimi duydum.

Bir iletişimci olarak hassasiyetinizi anlıyorum fakat, sırf Eti markasının göz önünde olan işleri daha önce dikkatinizi çektiği için bu sloganın Eti’ye ait olduğunu ve bizim de ‘hırsızlık’ yaptığımızı düşünmenize üzüldüm. Zira, ‘Mutlu et kendini’ sloganı, buradan göndermek mümkün olmadığı için size mesajla gönderdiğim belgelerde ve Türk Patent Enstitüsü’nün http://www.tpe.gov.tr/portal/default.jsp sitesinde de göreceğiniz gibi, 8 yıl önce müşterimiz Sultan Et tarafından tescil edilmiş bulunuyor. Yaklaşık 1 yıl sonra da farklı kategorilerde başvuran Eti tarafından ‘Browni Gold Mutlu Et Kendini’ olarak tescil talebiyle başvuru yapılmış.

Bu kronolojik sıraya bakarak, esinlenme varsa da kimin kimden esinlendiğinin tekrar değerlendirilmesinin daha sağlıklı olacağını düşünüyorum. Yorumlarınız ve hassasiyetiniz için teşekkür ediyor, yanlış anlamalara ve değerlendirmelere neden olabilecek yazınızı bu vesileyle düzelteceğinizi umuyorum.”

Türk Patent Enstitüsü_Sultan EtYanılmaktan, baltayı taşa vurduğumu görmekten dolayı mutluyum. Edebiyatın, Türkçenin, reklamların, müziğin, şiirin, insanın; kısacası hayatın mütevazı bir seyir defteri olmaya çalışan Kırık Potkal’ın reklam sloganlarındaki bir intihal hadisesinin açığa çıkmasında rolünün bulunmasından memnuniyet duyuyorum.

1973 yılında Ankara’da kurulan Sultan Et’in “yerel”liğinden kaynaklanan sessizliğinin kurbanı olduğum ortada. Benim gibi herkes Eti’nin uyanıklığına gıkını çıkaramamış durumda. Eti’nin okkalı bir intihalle bize nanik yaptığı meydandadır artık. Hem de bütün çirkinliğiyle, bütün utanmazlığıyla! Metin Karaşahin’in Patent Enstitüsü’ne dayandırdığı objektif  belgeler karşısında vicdan sahibi her birey utanç içinde kalmalı. Bulmacalarda “utanma duygusu” diye sorulurdu. İki harflidir. Aysel Gürel’in kızı Müjde Hanım’ın da soyadıdır aynı zamanda. Bildiniz değil mi? Eti’nin bu “aşırma” karşısında ne diyeceğini kaç kişi merak edip okumak ister acaba?

“Mutlu et kendini” sloganını olduğu gibi “almış” Eti utanıp sıkılmadan! Buna adıyla sanıyla “intihal” derler! Anlamı çalıp başka bir slogan üretselerdi, buna  “ilmâm”; sloganı eğip bükerek alsalardı “igâre” veya “mesh” diyecektik! Kopyala-yapıştır nesli arama motorları başına! Tabii merak ederlerse.

TPE_Browni GoldSultan Et’in Ankara’da ve çevre illerdeki bilinirliğinden güç almış olacaklar ki, bu sloganı “Browni”leri için kullanmakta sakınca görmemiş Eti ve Eti’ye hizmet veren reklam ajansı. İnsanın içini karartan bir gerçek var bu arada: Bu memlekette rezil olmuyorsunuz. Çalın çırpın, akla hayale gelmedik madrabazlıklar yapın, ahlak kelimesinin ırzına geçin! Rezil olmanız imkânsız! Eti, Demet Evgar’lı “Browni intense” reklamında bu kelimeyi “imkansız” diye yazmıştır. Aklınızda bulunsun.

Yüzü kızaran bir insana tesadüf ederseniz, bilin ki, o yerdeki ekmek parçasını alıp üç kere öperek alnına koyan bir neslin son fertlerindendir. Vezüv’lerin, Talisman’ların karşısında ısınmış bir nesildendir o. Mahcubiyetin anlamını bilenler çalamazlar. Kalpleri ağrır onların, geceleri uyku girmez gözlerine. Ağrır azı dişi gibi kalpleri.

Sultan Et’in iletişim faaliyetlerini yürüten ReAjans’a bir kere daha teşekkür ediyorum. Reklam sloganlarında intihal konusuna tuttukları kandil önümüzü görmemizi sağladığı gibi, temkinli bir üslubu da göz ardı etmemek gerektiğini hatırlattı.

Yıllar önceki “jingle”larını kullanıp “duygusal” tonu yüksek bir “imaj” reklamıyla televizyon ekranlarında şimdilerde Eti. İşin hazin yanı ise yıllar önceki “jingle”larının sözlerini bile doğru dürüst kullan(a)mamışlar! Oysa sözleri şöyleydi: “Bisküvi denince akla, tamam, şimdi buldum, her an onun adı gelir! Eti, Eti, Eti!”

Tutmuşlar, “her an”ı “hemen” yapmışlar! Ayrıca o klasik “jingle”ı da budayıp şu hale getirmişler: “Mutluluk denince akla hemen onun adı gelir. Eti, Eti, Eti!” Pes! Yüz bin kere pes! Bu nasıl bir imaj kampanyası Allah aşkına? Kurumsal imaj sürekliliği böyle mi olur? Telaffuz faciası da olabilir bu durum diyeceğim ama buna ihtimal vermiyorum. Çok yazık! Reklam sektöründe intihal ve yıllara meydan okuyan bir “jingle”ın budanışı! Yakışır.

Yazının girişinde iki dize okumuştunuz. Şiirle arası iyi olanlar şıp diye bu dizeleri yeniden sıraya dizmişlerdir. Okuduğunuz dizeler Baudelaire’indi. Oysa siz onu Haydi Abbas, vakit tamam/Akşam diyordun işte oldu akşam” diye biliyordunuz değil mi? Toprağın bol olsun Cahit Sıtkı Tarancı.

Sultan Et’in söz konusu ilanındaki “bizimkisi” ve “hikaye” noktalarına attığım çentik ise bâki!


Reklam meklam: Falımdan “bi” çıktı.

Falım_BiŞu reklamcılar, şu reklam yazarları bir ürünü tüketiciye tatlı, şirin, sempatik gösterebilmek için dilin bütün kurallarını, bir yangının külünü yeniden ve yeniden yakıp yıkıp geçiyorlar! Zeki Müren ise bu sözleri terennüm ederken “geçdin” diyor, tam da Yağmur Atsız lisânınca.

Oysa ilkokul 6. sınıf Türkçe kitaplarında dahi “harf düşmesi” bahsinde “kesme imi”nden dem vuruluyor. Duyuyor musunuz? Hatta, duyoyo musunuz? Doğru, r harfi kullanılmayalı da çok oluyo! Bana yine bi haller oluyo apilerim, aplalarım ve kaadeşlerim! Ne sevimli oldu ama di mi, eksik harflerle ve bu eksik harfleri imleyen “apostrof”u kullanmayınca 🙂


Reklam meklam: Eti Browni, Sultan Et’i mutlu etti!*

Sultan Et_Mutlu etEti Browni’nin “mutlu et kendini” sloganıyla duyurduğu “intense” adlı ürününü kâh yalayıp kâh ısırarak kendini oldukça başarılı bir şekilde mutlu eden Demet Evgar’dan sonra, sıra Nejat İşler’in muzip, çapkın tebessümüyle kendini mutlu etmeye çalışan kadınlara omuz vermesiyle yeni bir boyut kazandı. Bu slogana nedense ısınamadım. Çeviri kokan bir Türkçe hali var. Var ama bu sloganı olduğu gibi alıp kullanan başka bir firma daha var: Sultan Et.

Reklamda “esinlenme”ye eyvallah da ama bu kopyaya ne demeli? İnsanda biraz utanma duygusu olmaz mı? Bu nasıl bir aymazlık Tarzan? Bu nasıl bir fütursuzluk Jane? Bu slogan hırsızlığının bir müeyyidesi yok mu? Yoksa? Bırakınız çalsınlar, bırakınız kullansınlar devri yasallaştı mı?

Unutmadan, “bizimkisi” ile “hikaye” konularını es geçtim. Onları da sizler dert edin biraz, olmaz mı?

* 21 Şubat 2013 tarihli “Sultan Et’in fendi, Eti Browni efendinin kelini ortaya serdi!” başlıklı yazımı okuyunuz.


“Uzun Özet”inizi sevsinler!

Uzun ÖzetTürkçenin ırzına geçenlere, Türkçenin nefesini kesenlere karşı cılız da olsa sesimi yükseltmeye devam ediyorum.

Ne Te Ve Spor’un editörleri ne iş yapar acaba? “Uzun Özet” gibi bir oksimoronun moronluğu karşısında nasıl olur da sus pus kesilirler, akıl sır erdirmek mümkün değil. TRT’nin futbol programlarında da bu “uzun özet” garabeti sık sık ekranların altında yer alır matah bir haltmış gibi! Bu televizyon kanalları ve bunların sanal âlemdeki uzantıları “referans” kabul ediliyor işin fenası.

Aktrislerin omuzlarını mozaiklendiren koskoca TRT, Ferit Şahenk’in müflis iş adamı Cavit Çağlar’dan satın aldığı koskoca Nergis TV -Süha Çalkıvik’in habire “entivi” demesi ne hazin- “önder”, “bir bilen” addediliyor! Vah benim köse sakalım!

Ellerine bir sözlük almak zor geliyordur muhtemelen beylerimize. İşte, internet denen meret önünüzde. TDK’yi tıklayın, ne yazıyor bir bakın, sonra devam edin işinize. Hatta hızlı hızlı gelin kendinize, nefes nefese Türkçeyi becereceğinize!