30 Mayıs 2013 tarihli “Kahrolsun dereotu!” başlıklı yazımda bol kepçe dereotundan şikâyetle, serbest çağrışım yollarında patinaj yapmıştım hatırlarsanız. İşte o bol kepçe derotlu cacığın sorumlusu çok şık, çok zarif bir jest yapmış. Hem memnun hem mahcup oldum. Fotoğraflar her şeyi anlatıyor. Ellerinize sağlık. Çok teşekkür ederim.
Monthly Archives: Mayıs 2013
Kahrolsun dereotu!
Öğle tatilinde kuru köftenin yanında şöyle buzzz gibi bir cacık iyi gider diye düşündüm. Verdim siparişimi. Denizde kum, bende lipom tabii! Köfte kalmamış. Ne yaptıriim abime, demedi telefonun diğer ucundaki nazik hanım. İsterseniz tavuk ızgara yaptırabilirim, deyince “sağlıklı beslenme” düsturu gereğince o büyülü iki kelimeye tav oluverdim. Tavuk ve ızgara. Peki, dedim.
Siparişim otuz dakika sonra masamdaydı. Buzzz gibi cacık ne âlemdeydi acaba? Rendelenmiş hıyar parçacıkları ile bol kepçe dereotu! Taksim, Gezi Parkı, alkol yasası, minareler, süngüler, sümme hâşâ, biber gazı arşa, demokrasi, otokrasi, liberalizmin tatlı su entelleri, Reyhanlı gerçekleri, ortada kuyu var epey bi’ yandan geç sen abi… Uyu yavrum ninni… Açıldı transfer mevsimi… İstanbul’un merdivenleri gani metrosunda grup halinde sınav notlarını tekrar eden liseli kızların “siyamı kaza”sı… Kazaen mi geldim ulan bu rüyaya? Dünya’ya kolonoskopi yapacak bir babayiğit arıyorum. Tarıyorum saçlarımı. Tarumar Marmara! Tarumar ediyor mâziyi MarmaRay! Nanay Stanbul! Şıngır mıngır değil Boğaziçi, löpöfcukkalomotomâfiş sanki!
Dereotunu sevmiyorum kardeşim! Demokratik tiklerimden kime ne? Acaba bütün cacıklar dereotlu olacak mı buyurdu büyüklerimiz meclisin ceylan derisi koltuklarında bir köprü bir de cami hengâmesinde? Herkesin dereotlu cacık âşığı oldukları ön kabulünün kaynağı kim? Fuller’ın fularına kafayı takan Ben Sidran mı? Kim buyurdu bütün cacıklar dereotlu olacak deyu? Böyle mi buyurdu Zerdüşt? Dereotlu cacık yemek istemeyenlerin demokratik hakkı ne olacak? Dereotlu cacıklara son! Demokrasi yok mu yahu memlekette? Nerede sade cacıklar? Nerede özgür cacık seçimleri? Kahrolsun dereotlu cacıklar ve onun işbirlikçisi naneler!
Hürriyet İK’den: Apostrof mu?
Anaokullarınızda görev alacak İngilizce öğretmenleri ve okul öncesi sınıf öğretmenleri, apostrofun (kesme imi) ne zaman ve nerede kullanılacağını biliyorlardır inşallah. Unutmadan, “MEB’nin” de “MEB’in” olacak.
Deneyimle beni!
Peki, bu durumda “eşsiz meyve deneyimi” ne demek oluyor? “Tecrübe” (deneyle edinilmiş bilgilerin tümü) kelimesi Arapça olduğu için “öz Türkçe” neferlerince bu kelime için “deneyim” karşılığı tavsiye edildi, pardon, önerildi. Meyve deneyimini keşfetmek? Eşsiz meyve deneyimini keşfetmek? Acaba diyorum, “deneyimini” yerine “lezzetini” yazılsaydı nasıl olurdu?
Reklam meklam: Âşığım tahrişe!
Türkçenin güzide noktalama işaretlerinden biri de kesme imidir. Apostrof diyenlere itirazım yok. Yeter ki, yerli yerinde Türkçeyi tahriş edip tahrip etmeyecek bir şekilde kullanılsın. Ancak yılların çocuk şampuanı Johnson’s’a “Anneler Günü” vesilesiyle hazırlanan ilandaki Türkçeyi tahriş ve tahrip eden akla ziyan kesme imi/apostrof kullanımı, içim acıya acıya dile getirdiğim “reklam sektörü yengen” görüşümü biraz daha haklı çıkartacak raddede maalesef.
Günümüzde reklam ajanslarında “şapka kalktı” diyerek “reklam yazarlığı” yapıp para kazanan ve cümle içinde “varis” ile “vâris”i kullanması gerektiğinde “şapka” kalktı diyerek “şapka”ya da, “şapka”yı hatırlatana da posta koyan pek çok “reklam yazarı” var.
Mal meydanda: “aşık” ile “Tahriş’e karşı”! Yazıklar olsun.
“Farkındalık”ın önlenemez yükselişi!
The Dark Night Rises mübarek! Son zamanların en büyülü sözcüklerindendir “farkındalık”. “Farkındalık” devreye girdi mi akan sulara bir haller oluyor zannı ne zaman bitecek? Alt tarafı et yemekleri de sunulan bir restoran için “farkındalık yükseliyor” gibi boyundan büyük bir başlık atmak da Türkçeye tango yaptırmak olmalı.
“Maarifet”, “Afiyet”, “Lezzet”, “Feraset” gibi “et”li yazım furyasını başlatan “Nusret”e öykünülmesi ise insanı hüzne gark ediyor. Ne diyeyim? Allah akıl fikir versin.
Twitter’cılar için özlü sözlerin âlâsı burada!
Gör zâhidi kim sâhib-i irşâd olayım der
Dün mektebe vardı bugün üstâd olayım der
Rûhî-i Bağdâdi
*
Tok olan cümle cihânı tok sanır
Aç olan âlemde ekmek yok sanır
Sabâyî
Twitter’cılar için özlü sözler burada!
Elinden geliyorsa gönül yıkma
Yıkık gönlün âhı yıkar âlemi.
Sâdi
Reklam meklam: Türkçeyi de “ustalıkla” kullanmak şart!
Merhum Nurullah Ataç’ın arası hiç iyi değildi “ve” bağlacıyla. Bilen bilir. Tilciklerin efendisi Arapçadan mülhem “vü”nün “ve”ye dönüşüp Türkçeye girmesine katlanamıyordu. Yeni nesil reklamcıların da arası iyi değil şu “ve” bağlacıyla.
Oysa iki kelimeyi “ve” bağlacıyla kullandığınızda ek hususuna azami dikkat göstermek iktiza ediyor. “Ustalıkla ve özenle üretildi.” yazmak köylülük falan değil sevgili Lille’liler! Her şeye “süper” demekle olmuyor bu işler!





