Kredilerin doğru kullanımı mı? Kredi kartlarının doğru kullanımı mı? Kredilerin ve kartların doğru kullanımı mı? “Ve” bağlacını kullanırken ciddiyet elden bırakılmamalı. Hele hele reklamcılıkta… Değil mi, kıymetli Bordeaux’lular?
Monthly Archives: Mayıs 2013
“Allasen”*
* N’aptın Tabur abi? Halbuki karşındaki “yalnız” adam, senin de belirttiğin gibi “YANLIZIM” değil, doğru bir şekilde “YALNIZIM” diyor. Yok yere kırmışsın garibanın kalbini Tabur abi. Af buyur, elâleme verirken talkını, kendin yutmuşsun salkımı.
Türkçeyi deneyimlemenin o tuhaf büyüsü!
Radikal’den Banu K. Yelkovan, cümlelerin arasına sıkıştırıldığında, okuyanda şok etkisi yaratıp intellectuel dozu yüksek bir metin okuyormuş hissi veren “deneyimlemek” sözcüğünü de kullanarak bütün Türkçe açıklarını kapayabileceğini düşünmüş olmalı ama nafile!
(…) “yıkanıp yıkanamayacağını görmek istiyor.” yazsa kıyamet mi kopardı acep? “Teşbihte hata olmaz kategorisinden” nece? Banu Hanım, size bir sır vereyim mi? Türkçede böyle bir kullanım yok. Ona “teşbihte hata olmaz kabilinden” derler. Siz de Türkçeyi daha derinlemesine, enine boyuna deneyimlemek isterseniz, spor basının usta kalemi İslam Çupi’yi okuyun lütfen.
“Erik Malta” ise “Elma Amasya” mıdır?
“Malta Eriği” yazamayan kafadan, “9,99 TL” yazmasını da beklememek gerekiyor haliyle. Avrupa ile entegre olabilmek için (!) “TL 9,99” yazılmasını buyurdu T. C. Merkez Bankası’nın yetkilisi. Türkiye Kasaplar Federasyonu, kompozit dolguların birim fiyatını ne zaman belirlemeye başlayacak acaba?
“Tarla Çileği” yazdığında hata yaptığını zannedenler, sadece bu marketin çalışanlarıyla sınırlı kalsa yine iyi! “Amerikanca” konuşan bir güruh var artık ortalıkta. “Papaz Eriği” yiyemeyen bir nesil, “Çarli Biber” yiyip Justin Bieber adlı yeni yetmenin peşinde koşmayıp da ne yapacak?
Türkçenin de onuru var.
Önce söz konusu kelimelerin tariflerini vereyim.
Alem: Bayrak; minare, kubbe, sancak direği vb. yüksek şeylerin tepesinde bulunan, madenden yapılmış ay yıldız veya lâle biçiminde süs.
Âlem: Evren, dünya, cihan, belli bir gruptaki canlıların bütünü.
“K.Kerim” ne demek yahu? Şu laçkalığa bakın hele! “İmam-cemaat” bağlantısını hayal gücünüze bırakıyorum.
Parantezdeki espasları geçiyorum. T.C. İstanbul Müftülüğü “Kur’an-ı Kerim”i kısaltarak büyük “küfür” içinde olduğunun farkında da değil. Va hayfa! Ancak “O Nurla” ve “Onurlandık” kelime oyunları tastamam maşallah! Bu tür klişelerle reklamcılık yapma devri kapandı kapanacak… Kulağa hoş geliyor belki ama dinin, diyanetin devrede olduğu bir müessese bu ilanı hazırlayanların ensesinde nefeslerini daha kuvvetli hissettirmeliydi.
ÖYKÜNÜN BÜYÜK ÖDÜLÜ 2013 duyurusunda büyük skandal!
Sen “Haldun Taner Anısına” yarışma düzenle ama o duyuru metninde dünya kadar hata yap! Sonra da utanmadan “basında güven” de! Ferhan Şensoy’un ustasına, İstanbul Türkçesinin handiyse son temsilcisine, öykücülüğümüzün, deneme türünün, tertemiz Türkçenin büyük ustasına bunu nasıl reva görebilirsiniz? Hesap vermeniz mümkün mü beyler?
“Seçiciler Kurulu”ndan bir Allah’ın kulu bu “Katılım Koşulları”nı nasıl olur da okumaz, havsalam almıyor! Kabullenemiyorum bu sallapatiliği! Bu ibretlik vesikaya çok iyi bakın! Burada yitip giden bir devri göreceksiniz. Türkçe bitmiş, ifa edilen işe hassasiyet bitmiş, sorumluluk bitmiş, meslek ilkeleri bitmiş… Bitmiş oğlu bitmiş!
Ben “Seçiciler Kurulu”nda yer alacağım ve Haldun Taner gibi büyük bir edebiyatçının anısına öykü yarışması düzenlenecek, bu yarışmanın da duyurusu ilgili gazetede yayınlanmadan evvel, bakalım ne yazmışlar diye okumayacağım öyle mi? Maalesef “seçici”lerden bir kişi bile bu duyuruyu okumamış. Görünen bu. Hazin olduğu kadar utanç verici.
“cv tarzı” nedir? Kimdir bu Türkçeden habersiz? Bu nasıl bir rezilliktir böyle! Hangi cahil çocuğa bu duyuru sipariş edilmiştir? Bu metni (?) niçin birileri okuyup düzeltmemiştir? Bu skandalın sorumlusu kimdir? “012” nerenin kodudur? “26’ıncısını” yazarken kaç litre ayran içilmiştir? “Düz metin” nasıl bir metin türüdür? Kaç çeşidi vardır? Bu metni utanmadan dizenler, Haldun Taner’in aziz ruhundan nasıl bir özür dileyecektir?
“Milliyet, ‘öykü’yü değerlendiriyor.” imiş! Vah ki vah! Sen otur da ilk önce duyurunda kullandığın Türkçeni bir “değer”lendir bakayım!
BÜYÜK SKANDAL, ÇOK BÜYÜK SKANDAL HEM DE!
Pencere pencere üstüne!
Tam 10.17’de gelmiş. Ne geliş ama! Hâlâ ekranımda açık duruyor. “muji@directmarketingturkey.com”dan gelen e-postanın “Konu” kısmında “MUJI ile Düzenli Çalışma Alanları Yaratın!” yazıyor. Bencileyin “düzen” hususunda az buçuk takıntılı olan birine bu yapılmazdı; yaptılar!
muji.com.tr’ye tıkladım. Kırtasiye, ofis mofis derken web sitesinin ta altında “Bilstore” çıkmasın mı karşıma! Çıksın tabii. Haydi, ona da tıkladım. Açıldı mı? Bir açıldı pir açıldı ve… “Erkek” sekmesine tıkladım. Bil’s’in beyaz gömleklerini bilen bilir. Bülent Erkmen’in bu gömleklerdeki katkısını da bilir mi? “Bil’s markası tasarımcı Bülent Erkmen ile birlikte ‘Beyaz Gömlek Kültürü’ konseptinde oluşturulmuştur. Yalnızca beyaz gömlekten oluşturulan koleksiyon ve sınırlı sayıda üretilen gömlekleri açık, net ve sadeliği ön gören tasarım kimliğiyle oluşturuluyor. Parçaların değil, bütünün fark edileceği bir tasarım anlayışını özümseyen Bil’s için her sezon belirlenen tema çerçevesinde seçilen moda tasarımcıları, sanatçılar, endüstriyel tasarımcılar veya mimarlar hayallerindeki Bil’s gömleği tasarlıyor.
Bülent Erkmen ismi hemen hemen bütün grafik sanatçılarında “amblem, afiş, broşür, pul tasarımı, kitap kapağı, üç boyutlu tasarım, dergi-kitap-ansiklopedi ve gazete tasarımı” gibi sözcükleri çağrıştırır. Bende yarattığı çağrışım ise İstanbul Müzik Festivali afişleridir. Bülent Erkmen’den Celal Üster’e, Celal Üster’den Akın Nalça’ya… Ve TİP’in başkanı Mehmet Ali Aybar’ın “cemiyet hayatı”nın önemli aktörlerinden olan kızı Güllü Aybar’a… Tıpkı Arif’in Manchester’a attığı golü ararken türkücü Songül Karlı’nın “frikik”lerine yolu çıkanlar gibi, ben de Güllü Aybar’ın gönül ilişkilerine doğru uzanıverdim. Akın Bey’le mutlu pozlar vermişler. Bir vakitlerin “çocuk yıldızı” Menderes Utku, Murat Evliyaoğlu (Naumoski’li Efes enfesti!) duraklarından sonra yaşına uygunmuş Akın Bey. Böyle yazmış magazin gazetecileri. Akın Nalça da giyimine özen gösteriyor besbelli. “Janti” bir mimar. Bu arada, “magazin-mahzen” bağlantısına da dikkatinizi çekerim. Her neyse, mes’ud olsunlar hâlâ birliktelerse.
Akın Nalça Modular Spaces; tasarıma, mimariye meraklı yazar-çizer grubunun iştahını kabartacak yayınlarla ortalığı şenlendiriyor. Terminal Design’a dikkat! Tasarımın Özüsözü‘nü tavsiye ederim. Asıl dikkatimi çeken ise Alev Erkmen’in Mimarlık ve Hafıza adlı kitabı oldu. Kitabın kapak tasarımının çok şık olduğunu söylememe gerek yok! Konutu ve Modernleşmeyi Metropolden Okumak adlı kitap ise kapak tasarımıyla tam bir Bülent Erkmen klasiği olmuş. Tasarımcıların, özellikle kitap kapağı tasarlayanların görmesi gereken bir “iş” bu. Kitap Nesnesi Nesne Olarak Kitap da görmezden gelinemeyecek bir eser. Listemde hepsi. Sizin de listenizde olmasında fayda var. Yazmanın tam da yeridir: Kimileri de “estetik ve sanatsal değerler”den anlamadığımı yazmıştı bağıra çağıra bir vakitler. Sanki hayatımızda hiç şiir kitabı görmedik! En azından kitabın “İçindekiler” sayfasına numara basılmayacağını bilecek kadar “estetik ve sanatsal değerler”den anlarım.
“Art”ların sırt veya omuz çantalarının demirbaş eserleridir muhakkak isimlerini andığım kitaplar. Günümüzün mimari dokusundaki çürüme kültüre, müziğe, sanata da yansımış durumda. Mimarimiz kadardır müziğimiz, siyasetimiz, sporumuz ve Türkçemiz… Bunu görmek için ne Fransa’ya ne de İspanya’ya gitmeye gerek var. Sokak ağzıyla söyleyelim: Mal meydanda. Of Muji, amma dert açtın başıma! Düzenli çalışma alanları yaratmaya meylediverdim, sen gelip açtın çağrışım pencerelerini ve beni hasta ettin.
“Bir dil ne zaman kirlenir?”
Bir dil ne zaman kirlenir? Bence, yalnızca bir iletişim aracı sayıldığında, solunan bir dünya olduğu gözden kaçırıldığında; özellikle de tınısı ecnebileştiğinde. Peki Türkçenin alabileceği hiçbir öç yok mu bu durumda? Aldı bile. Çevremiz, beden diliyle anlaşabilen ama aşksızlık sancısı çeken insanlarla dolup taşıyor.
Tomris Uyar, Temmuz 1994






