Memleketin konjonktürel vaziyeti yengen, fahri yengemiz Meryem (Uzerli) ise pek yengen haldeyken insanın boğazından lokma geçmiyor neredeyse. Muhsin Paşa’nın oğlu ise “handiyse”yi tercih eder antrparantez “neredeyse” yerine.
Magazin gündemine göz ucuyla bile bakmaz oldum. Ne de olsa dizi gülleri, şarkıcı ve türkücü taifesi Bodrum’u, Çeşme’yi mesken tutmuşken sidik zoruyla imal edilen gündem de suyunun suyunun suyu kıvamındadır. Ne ki işler böylesine kesat iken ünlü ve de artistik pozlarıyla röportaj yaptığı konuğundan rol çalan Ayşe’nımın şuh pozlarıyla, epilasyonlu ve bronz bacaklarıyla desteklenen “millî yenge” Meryem Uzerli röportajından bîhaber oluşum KKTC’de ve ülke genelinde pek ayıplanır olunca, dümeni Nişantaşı semalarında bomba gibi patlayan röportaja kırmak farz oldu.

Bu arada bir “borsacı Can Ateş”tir gidiyor! “Borsacı” tesmiye edilen meslek (!) “turşucu” gibi bir meslek mi, bilemedim ne yalan söyleyeyim. Ne bileyim, “broker” de yahut “dealer”… Elinde yüklü parası olan kuyumcunun, peynir tüccarının, galericinin aracı kurumun müşteri temsilcisine telefon açıp da bunu al, bunu sat, açığa satışa en uygun kaat hangisi diye sorup günde %3-5 kılçıksız kârı cebine indirmesi “borsacı” olmak için yetmez. CNBC-e’den Burçak Önder’e sorun bakalım, “borsacı” ne demekmiş, size bir güzel anlatsın da hizaya gelin. Her neyse, benim de çevremde pek çok “borsacı” arkadaşım var ayıptır söylemesi. Hatta bu fakir de “borsacı”dır kâğıt üzerinde. Can Bey’in portföy hacmini bilemiyorum; fakat emin olduğum şey şu ki hem Ebru Akel’in hem Meryem Uzerli’nin “sevgilisi” olabilmek için portföy hacmi epey bol sıfırlı olmalı. Bizim arkadaşlar daha Papermoon’un giriş kapısını görmediler! Git Doğuş Power Center’a, gel Komşu Burger’e!
Mâlum röportajı okudum. Can Bey’in erkekleri temsil kabiliyetinin olmadığını hemen belirtmem gerekiyor. Rengârenk pantolonlar giyip bunu tişört ve ceketle kombinlemek kadın ruhunu anlamaya yetmiyor tabii. “Seni cinsel yönden çekici bulmuyorum.” diyen erkeğin cinsel aura’sına dair söz söylemek istemiyorum. Seyrek kaşlarını sakalla örtmeye çalışan bir erkeğin cinsel çekiciliğine kadınlarımız karar versinler. Bir erkeğin cinsel çekiciliğinden ziyade ruhî açıdan kemâle ermiş olması en büyük çekicilik unsurudur zannımca. Lafı uzatıp vaktimizi ziyan etmeyelim.
Cebinde hatırı sayılır dünyalığı olan her Türk erkeği, kendini dayanılmaz cazibeli bir “sex machine” olarak gördüğü içindir ki boyuna bosuna, kılına tüyüne bakmadan üçüncü sınıf magazin âlemimize “sosyetik playboy” etiketiyle düşer vakit kaybetmeksizin.
Hiç unutmam, bir vakitler bir yerlerde “dans”ın tanımına dair bir cümle okumuştum: Dans, yatay arzuların dikey gerçekleşmesidir. Hoş, yeni nesil ne tango ne rumbadan anlar, o da ayrı mevzu ya! Cebi (ve de ara sıra bacak aralarındaki uzuvları) şişkin bu “sosyetik playboy” türevlerinin tek gayesi hormonal gevşemenin vereceği hazzı yaşamaktır. Gerisi magazinel teferruattır.
“Saf ve bâkir Anadolu çocuğu” Güngör Uras, saf ve anne adayı Meryem yengemize, benim verebileceğimden daha oturaklı nasihatler verebilir. Meryem o kadar saf ki! Her 100 erkekten 95’inin bilemeyeceği (evet, çok iddialıyım) “coitus interruptus”u bile telaffuz etmiş röportajında. Sekssiz aşk olmuyor işte ne çare ki! Röportajın “duhûl”u anlatan kısmı, TRT GAP’ın (böyle bir kanal vardı ve kırsal kesime yayın yapardı) eğitim imkânı bulamamış çiftçi kadınlarımıza yönelik yayınlarına benziyordu fena halde; hamilelik ve hamile kalmayı engelleyen yöntemlere işaret etmesi bakımından. Onca aşk meşk halleri arasında biraz tuhaf kaçmış Latince “coitus interruptus”un parantez içi tarifi falan. “Nezih” sadece kitabevi adı değil ki! “işe yaramama olasılığı çok yüksektir, çünkü boşalmadan önce de penis bir miktar meniyi dışarı bırakır, daha güvenli yöntemler tercih edilmelidir” diye yazmış “ultraviolent” rumuzlu “ekşi sözlük” üyesi. Ancak o da hatalı: “dışarı” değil, “içeri” olacak. “Borsacı”mız klasik Türk erkeğiymiş anlaşılan: Kaderci ve kendinden çok emin.
“Tükenmişlik sendromu”yla başlayan hikâye, bir bebekle devam edecek muhtemelen. Aşkım Kapışmak, Mehmet Coşkundeniz ve Haydar Dümen’in yanına Ali Rıza Demircan ile Zekeriya Beyaz yakışmaz mı Allah aşkına?