Yeteneksizsiniz.

Yeteneksizsiniz

Biri “maraba televole”nin acar muhabiriydi, kelimeleri eze eze konuşur ve ürkek ürkek futbolculara mikrofon uzatırdı, Allah nasıl bir yürü ya kulum dediyse… Biri güzellik yarışmasında diskalifiye olup sinema dünyasına girdi… Gözü “mavi mavi”ydi. Baş döndüren, okuyanda “vay anasını” dedirten gönül ilişkileri oldu. Beriki de Yılmaz ağabeyinin “moderatörlüğünde” Beşiktaş’taki “mutfak”tan çıkıp güzeller güzeli Farah Zeynep Abdullah’ın sevgilisi olarak ününe ün katıp pek çok erkeği hasedinden çatır çatır çatlattı… Aynı kanalda üçün biri mi, üçü bir yerde mi, ne karın ağrısı ise bir “tolk şov” programına intisab etti. Kaymağı ise bütün “mutfak” ekibine Vodafone’dan geldi.

“Başarılı programcı”nın diksiyonu bir felaket, hâlâ düzeltemedi bunu. Ancak üniversite talebeleri ona bayılıyor. Yetmez mi? Elini kolunu nasıl kullanacağını da öğrenemedi. İktidara olan yakınlığı, FB’ye olan tutkusu dillere destan. Ebru Destan evlenip çoluk çocuğa mı karıştı acep? Neyse, hangi delikanlı helikopter kiralayıp tuttuğu takımın kamp yaptığı yaylaya gidebilir ki? Heyhat! GS’nin maçına bile gidemiyorum ulan! Kır şifreyi, seyret GS’yi! Bir banka da “halden anlar” hali varmış gibi reklamlarında oynattı bu programcıyı! Babası yaşındaki adamlara “Çocuğumuz var mı?” diye soru soran, yaşça büyük olsun olmasın bir şekilde “yırtma” telaşındaki herkese “sen” diye hitap edip başka bir programındaki yarışmacıya “sen” diye hitap ettiği için yapmadığını bırakmayan… Huzuruna gelen yarışmacılara “Nerede çalışıyoruz?” sorusunu tevcih ettiğinde yüzünde beliren o kibir, o umursamazlık ve o halden anlamaz tavrıyla ruhum nasıl daralıyor bir bilseniz. Biliniz. Sizin de daralsın artık o ruhunuz.

“Mavi mavi” ablam ise Tanju’lar, İbo’lar derken Kaya’ya tosladı. Evlendi. Boşandı. Tenise meraklı. Oyunculuğa ciddiyetle eğilseydi ilerleme kaydedebilirdi. Buna kanalize olmadı. Okuması kolayın da kolayı pop şarkıları “Türk sanat müziği” adı altında özel gecelerde ve yıldızlı gecelerde “yorumladı”. Ülke gündemine de maydanoz doğramaktan geri kalmadı. Entellektüellerle girdiği savaştan yara almadan çıktı. Kendince esti gürledi. Boş vakitlerinde “jüri üyeliği” yapıyor.

Eser kardeşi BKM-Çok Güzel Hareketler Bunlar’da üç beş kez seyrettim. Oyunculuğunu, Farah Zeynep’le beraberken biraz, ne birazı, deliler gibi ilerletseydi keşke. Kız ta ecnebi memleketlerde tiyatro eğitimi alıyor beyler, uyumayalım. Ben zaten bu kızdan çok ümitliyim. Bizim Naomi Watts’mız olacağına dair bir his var içimde. İşte buraya yazdım. Eser kardeşimiz ÇGHB’de tekstleri unuttuğu anlarda gülücükleriyle, mimikleriyle seyirciye ne hikmetse sempatik görünmüş olabilir ama bu “jüri üyeliği”ne terfi etmesinde bu kadar mı etkili olabilir birader! Sergen’i tek geçerim! Ne atı yahu! Yalçın. Eski BJK’li, FB’li, TS’li, GS’li Sergen Yalçın’ın robotik yorumlarını tek geçerim!

Zannettiğiniz gibi bu üç isme özel bir gıcıklığım yok. Ülkemizde siyaset, müzik, sanat alanında o kadar yeteneksiz cirit atıp gürz sallıyor ki, kendinizi korumazsanız beyninizin sakatlanması an meselesidir. Zevk incelmişliği diye yıllarca boşuna mı yazdı eski TİP’li Çetin Altan? Gusto kalmadı memleketimizde. Nüanslardaki derinliğe bakacak eğitilmiş göze sahip profesyoneller kalmadı. Hangi atlara binip onlar da bizi yalnız bıraktılar? Televizyon başında dizi manyağı yapılan halktan gusto beklemek… Godot neredesin? O halk “kapanmadan kazan”cılardandır artık, Türkiye’nin başkentine cevap verip araba, tablet cukkalayabilme telaşında… Gusto mu? Versene ordan bi’ Gusta!

Bursavî Tabib Muhammed Bey’i tanır mısınız? Tanımak lafın gelişi tabii, bu isim kulağınıza çalındı mı? I-ıh mı? Rahmetli, “Kişi noksanını bilmek gibi irfan olmaz.” der durur. Var mı duyan?


Yorum bırakın