Ben de çocuktum, annem çocukken… Sık sık duyardım, sürahinin başrolü üstlendiği sofralarda eksik olmayan “atasözü”nü: Söz büyüğün, su küçüğün. Pek bir anlam veremezdim bu söze, ataların söylendiği dile getirilse de… Söz ne, su ne?! Çocukların susuzluğa dayanamayacakları düşünülmüştü muhtemelen. Çocuklar hem şeker yiyebilmeli hem su içebilmeliydi belki.
Kazın ayağı yaralıydı oysa. Kazıdıkça galatların en meşhuru gösteriyordu çehresini. “Su küçüğün, sofra büyüğün” de diyorlardı. Söze büyükler başlardı, sofrada da çocuklar öncelikle büyüklerin yemek yemeye başlamasını beklemeliydi. Demokrat atlar sürüsünün altında ezilip duran çocuklar…
Oysa bu sözün aslı şuydu, bir harf ekiyle: Söz büyüğün, sus küçüğün. Büyüklerde “söz” yıllardır. “Sus”uyor küçükler. Yaygın yanlış oluyor “atasözü” ve pazarlanıyor alacalı bulacalı…

Yorum bırakın