“Mork, Mindy’yi arıyor… Cevap ver Orson!” derdi, Mork rolündeki Robin Williams. Siyah-beyaz TRT devrinin favori bilimkurgu diziydi Mork & Mindy. 1978-1982 arasında “evlerin tek eğlencesi” konumuna doğru evrilen televizyonun komedi dizisiydi. Dublaj meraklıları için not: Mork rolündeki Robin Williams’ı Güner Ümit seslendirirdi. İyi bir ses rengine sahip olan Güner Ümit’in alevini “mum söndü” esprisi söndürdü maalesef. Klas bir seslendirme sanatçısıydı. Şimdilerde ortalarda yok. En son Turnike adlı yarışma programındaydı.
İşte o Mork; yani Robin Williams, 2007’de hayatımıza giren Komedi Dükkânı’nın “arkadaşım”ı Tolga Çevik’e hocalık yapmıştır 1996’da Central Missouri State University’de. Yanında da Tommy Lee Jones! Hem de 20 Kasım 2003’te HSBC’nin Levent’teki merkezine yapılan bombalı saldırıda hayatını kaybeden rahmetli Kerem Yılmazer’in eşi Göksel Kortay’ın Faye Dunaway’e yazıp da “ricacı” olduğu bir mektup aracılığıyla… Yıl 1960. İnsanın oda arkadaşı unutulmaz “Bonnie Parker”a hayat veren Faye Dunaway olunca, sadece İngilizce sınavına girmek yetebiliyor işte!
“Aptal kutusu”nun ele gelen birkaç programından biri olan Komedi Dükkânı’nı kaçırmazdım. İş hayatının açtığı yaralara pansuman yapan “arkadaşım” Tolga Çevik’in şaşkın, yönetmenin abuk sabuk mizansen talepleri karşısında ne yapacağını bilmez halleri, sakarlığı, mimiklerindeki zenginlik epey güldürücü özellikler barındırıyordu doğrusu. İlk zamanlarda bel altına tevessül etmeyen zekice esprileri ise takdire değer bir noktaydı. Salih Kalyon’lu döneminde o eski tadı bulamasam da kaçırmamaya çalışıyordum. Araya askerliği girdi, Salih Kalyon ile ağız dalaşı yaşandı, ayrıldılar, kanal değişikliği oldu vs.
Hani nasıl derler, “format tuttu”. Tolga Çevik, seyirciyi de oyuna dahil edince, sahne tozu yutmaya meraklı seyircilerin verdiği paslar, doğaçlamadan gücünü alan Tolga Çevik’in her pası doksana takmasıyla son bulurken biz de kasıklarımızı tutamaz hale geliyorduk. 1 Ocak 2014 itibariyle Kanal D’deki oyunundaki yeni sahne ortağı Ezgi Mola. Tek başına olmasını tercih ederdim kendi payıma. Yüz güzeli Ezgi Mola da bir yere kadar. Anlaşıldı ki, bir “partner” gereksiz bu oyunda. Ne istediğini bilmeyen “yönetmen” ile ne yapacağını bilmeyen “oyuncu” bu format için ideal olanı zaten. Payandaya gerek yok. Seyircinin oyuna dahil olması kâfi; fakat ne hikmetse yardımcı oyuncuya gerek duyulmuş.
“Meçâçeng”i, “çiz-i çeng”i bilmezler BKM’yi dolduran her yaştan kadınlar… Büyük ihtimalle “zıbık”ı da işitmemişlerdir. Hatta “NâZI BIKtırdı beni dildârın” diye bilmece soran Enderûnlu Fâzıl’ın da ismini cismini bilmiyorlardır. Bunları bilmiyorlardır ama artık iyice bel altı malzemelere bel bağlayan Tolga Çevik’in her “vibratör” (“Yalnızca sazlar geliyordu önden, sazların gelmesinin sebebi, sertti mikrofon” açıklamasıyla gönüllerde ayrı bir yer edinen Tuba Ekinci’ye hürmetler…) imâsıyla kıkırdamaya başlamasını çok iyi biliyorlar! Antrparantez satış adedi epey yüksek olmalı “sex shop”larda vibratörlerin. Ayrı bir yazıda değerlendirsem bu konuyu, internetteki hürriyetin daha da artacağına Fatih Altaylı’yı bile inandıramayanların yeni “düzenleme”sine takılır mıyım acaba? Her neyse. Erkeklerin işeme uzvunun 15-20 santimlik figürünün, kimi kadınların yalnız gecelerine yârenlik eden bu malzemesine hemen hemen her oyununda üç dört kez atıfta bulunup dudaklarını ısırarak değinmiyor güya “arkadaşım” Tolga Çevik.
Tolga Çevik’in kaçak güreşip “vibratör” ve “seks shop” esprileriyle (?) çelik çomak oynayarak zekâ dolu, ince, zımba gibi esprileri bu kaba saba porno tezgâhında doğraması, bunu da “seks satar” ilkesine kurban ede ede oyununda irtifa kaybetmesi epey hazin. Üstelik Tolga Çevik’in aldığı eğitim gereği sağlam bir Türkçe bilgisi de olmalıydı. Elbette vardır. Vardır da… “ARKADAŞIM HOŞGELDİN” yazılmasına gıkını çıkarmıyorsa… Sadece bu noktayı es geçip önemsemediği için bile GÜLE GÜLE demenin vakti gelmiştir de geçmiştir esasen. Üzgünüm.
ARKADAŞIM GÜLE GÜLE!

Yorum bırakın