Ben sana “entelektüel” görünemezsin demedim, adam olamazsın dedim.*

* Dikkat! İşbu yazı 3.572 karakter barındırmaktadır.

21 Mart 2014 tarihinde, Moda Sahnesi’ndeki The Secret Trio konserini, ellerindeki irikıyım cep telefonlarının flaşlarıyla sabote edenleri şiddetle kınayarak sözlerime başlamak istiyorum.

Bu sözde entel dantel takımının kapalı mekânda konser izleme kültüründen nasipsizliği had safhadaydı. Hatta hadsizlik birkaç kulaçtı! Saç uzatıp kulağa çelik veya gümüş küpe takarak, bileğine deri bileklikleri sarıp sarmalayarak ve “second hand” kıyafetleri koyu güneş gözlükleriyle kombinlemekle entelektüel olunabileceğini zannedenlerin hiç de azımsanmayacak bir sayıda olduğu The Secret Trio konserindeki görgüsüzlükler, hamlıklar konseri bütün hücreleriyle yudumlamak için gelen has müzik tutkunlarını çileden çıkardı.

Şarkıların (Tamer Pınarbaşı “şarkı” demekteydi) bitimlerinde peyderpey salona alınan seyircilerin cep telefonlarının fenerleriyle yer arama ve oturma seanslarından sonra, eserlerin icraı sırasında flaşla fotoğraf çekmeleri, parmak şıklatmaları, parçanın temposuna göre ayak sallamaları enstrümanlarıyla hemhal olan sanatkârların ruhsal coşkusuna ortak olmaya çalışan gerçek müzikseverler için katlanılması zor bir tecrübeydi. Birkaç kez ikaz edilen entel dantel takımının inadına (evet, yanlış okumadınız, inadına) sürdürdükleri bu tür nezaketsizliklere katlanabilmek gerçekten zordu.

Konsere verilen arada, bu tür ender bulunur konserleri kaçırmayan Sevin Okyay’ın yanında aldım soluğu. Söyleyeceklerimi sıraya koymakta güçlük çeke çeke, hangi gazetede bu konsere dair izlenimlerini yazacaksa, kapalı mekânda konser seyretme kültüründen nasiplenmemiş bu görgüsüzlere de değinmesini rica ettim, hatta yalvardım. Kendisi de konser esnasında sık sık açılıp kontrol edilen cep telefonu kılıklı çam yarması aletlerden şikâyetçiydi. Bu tür hamlıklardan kurtulabilmek için en ön sırada oturmak çözümlerin başında geliyor, tıpkı Sevin Okyay’ın yaptığı gibi.

Bir, bilemediniz bir buçuk saat sürecek bir konserde cep telefonuna bakmadan duramıyorsan… Gelme! Geliyorsan da verilen arada kontrol et cep telefonunu! Üstelik o cihazların her türlü sesli ve yazılı “not alma” marifetleri varken… “Check-in” de yapmayıverin konserin ortasında! Foursquare’niz batsın!

CRR’de ilk on dakika, o da flaşsız fotoğraf çekimine izin verilir. Moda Sahnesi’nin akustiği orta karar salonunda bu yönde bir ikaz yapılmadı. Konsere verilen arada, salonun ilgilisine flaşlı görgüsüzlere ne gibi bir önlem aldıklarını veya alacaklarını sorduğumda aldığım cevap şu oldu: Maalesef çok anons yaptık (daha önceki konserleri kastediyor), çok ikaz ettik ama önleyemedik, insanlar ben buradayım diye kendilerini göstermeyi seviyorlar, haklısınız, doğru söylüyorsunuz.

The Secret Trio konserine gelenlerin belli bir altyapıya, donanıma sahip olduğunu varsaymak hatalı bir kanaat midir? Demet Akalın konseri mi bu? Tamer Pınarbaşı’nın kanun solosunda parmak şıklatmak ne demek? Ben bilmiyor muyum, “Slide Dance”de tempo tutmayı! Adamlar sazlarıyla sevişiyorlar handiyse ve sen de ne kadar iyi bir kulağa sahip olduğunu ilan etmek istercesine Arto Boyaciyan havalarında güya “şarkı”ya eşlik ediyorsun oturduğum sandalyeyi sallayarak…

Ara Dinkjian’ı ta Night Ark’ın Pictures (1986) albümünden beri dinleyip Thomas Chapin’in Radius’undan (1990), Nana Simopoulos’un Wings & Air’ine (1992) varana dek takip eden bir âdem o dingin, o ruhanî atmosferi zedelememek için elini kolunu zaptederken, birçok sonradan görme entel bozuntusunun güzelim konseri sabote etmesine, sağı solu patlak egosunu Egos’la parlatmaya çalışmasına suspus kalacak değilim.

Soundscapes albümündeki “şarkı”ların capcanlı performansını dünya gözüyle görmek, Ara Dinkjian’ın Tamer Pınarbaşı’yla olan paslaşmalarına tanık olmak, Tamer Pınarbaşı’nın mütevazı, nerdeyse utangaç “şarkı” anonslarını duymak, İsmail Lumanovski’nin kıvrak klarnetiyle bozlak ile blues’u bir potoda (Ruhun şâd olsun Şiar Yalçın) eriten solosunun tam ortasında nefes almak ama nefes vermeye çekinmek… Ah, bir de Seido Salifoski olsaydı…

Sözüm olsun: The Secret Trio’yu Woodstock Invitatianol’da seyredeceğim. Sanatçıya ve seyirciye saygıda kusur etmeyenlerin doldurduğu bir mekânda…


Yorum bırakın