Monthly Archives: Nisan 2014

At kafası!

Adım Feyza değil, soyadım da Algın, özür dilerim. Sakal da koyduk, ı-ıh, kâr etmedi. Zarif insan, kıymetli yazar Feyza Hepçilingirler Hanım, “Off” diye diye kitaplar yazıp duruyor… Beni atın bir köşeye, Feyza Hanım da ciddiye alınmıyor gördüğüm kadarıyla mateessüf.

“Maxx Royal Belek’ten sonra Haziran’da Kemer’de” yazımında elbette YANLIŞ var. Sorarlar adama: Haziranın kaçında beyler? “Haziran’a kadar Ora’da” olanları duyuran reklam ajansının okumuş yazmış çocuklarına soralım: Haziranın kaçına kadar Ora’dasınız veya oradasınız, bi’ deyiverin hele! Kelime oyununa kafanız çalışıyor da ayları ne zaman apostrofla ayıracağınıza mı kafanız basmıyor? Bana hafakanlar basıyor! Basın paraları reklama da Leyla’ya da!

Dedim ya, adım Feyza değil, soyadım da Algın, özür dilerim. Sakal kâfi (“şapka” kalkmadı canım) gelmedi, Diesel jean giyip üstüme de esprili siyah bir tişört mü geçirsem acaba? Facebook üzerindeki RYD’nin Türkçe Bilgisi’nde üç yıla yakın dilimde tüy, klavyemde de kir bitti… Netice: Sıfıra sıfır, elde var -koca bir- sıfır! Hâlâ ayları cümle içinde büyük harfle yazmalar, kesme imiyle ayırmalar… Of! Türkçe “Off”!

Bir daha yazayım: Bir ayın günü belirli ise o ay büyük yazılır, gerektiğinde de kesme imiyle ayrılır. For example: 1 Mayıs’ta Taksim’e çıkmak yassah! Mayısta ne hoştur müşterinin revizyonlarını beklemek… Var mı bi’ sıkıntısı olan? Hey, adamım, sorun yok di mi? İşte bu ya! Aynen! KİB.

Haziran MaxxRoyal


Çok yalnızım be Jung!

“Yalnızlık, insanın çevresinde insan olmaması demek değildir. İnsan kendisinin önemsediği şeyleri başkalarına ulaştıramadığı veya başkalarının olanaksız bulduğu bazı görüşlere sahip olduğu zaman kendisini yalnız hisseder.”

C. G. Jung


Yalnız değilim.

“İnsan hiçbir zaman büsbütün yalnız değildir dünyada. En kötü durumda, bir çocuğu, bir delikanlıyı ve zamanla olgun bir adamı, yani kendisinin eski halini bulur yanında.”

Cesare Pavese


Akla zarar işler – 1

Diba Etiler

nosferatuhd_06

Maslak’ı berber reklamları istila etti desem yeridir! Dev gibi berber “billboard”larından kurtuluşunuz yok! Bir şekilde karşınıza çıkıyorlar. Tek tek masaya yatıracağım bu berberleri. Önce Diba ile başlıyorum.

Etiler, en “sosyetik” semtimizdir ya… Şarkıcılar, türkücüler, mankenler, televizyoncular falan orada oturur ya… E, haliyle bu nezih semtimizde “berber salonu” açılacak değildi herhalde!

“by Yüksel Arslan”, Farsça “diba” kelimesini bilinçli bir tercih neticesinde mi seçti acaba? “Altın ve gümüş işlemeli bir tür ipek kumaş” anlamına gelen bu kelimeyi seçmesinin ipuçlarını “velvet touch” adlı sloganımsı sözde bulabiliriz. David Lynch’in “Blue Velvet”ini seyredin, hâlâ seyretmediyseniz. Teşrihe devam. Kadife nasıl bir kumaştır? Yumuşak. Elde var bir. Kadifeye dokunmak nasıl bir histir? Abes bir soru, asbestli çorba gibi! Tabii ki yumuşak. Etti mi iki! Ve karşınızda “kadife dokunuş”un İngilizcesi… İngilizcenin uluslararası cazibesinden faydalanmaması düşünülemezdi elbette Diba’mızın. Unutmadan, “ba”yı kısa okumamanız gerekiyor.

Gelelim koca “billboard”un görseline. Mekânın sahibi “by Yüksel Arslan” modelliği de kimselere bırakmamış anlaşılan; lâkin (Muhteşem Yüzyıl etkisi) bana fena halde Werner Herzog’un 1979 tarihli “Nosferatu the Vampyre” filmini (Bütün güzelliğiyle Isabelle Adjani ile bütün ürkütücülüğüyle Klaus Kinski) hatırlattı verdiği poz veya o pozu her kim ona verdirme gafletinde bulunduysa. Kenarda köşede kalmış kadın berberleri bile “saç tasarlarken”, Diba da herhalde bu tasarlama modasından uzak kalamazdı. “Saçınızı Biz Tasarlarız…”daki o üç adet nokta ise ömre bedel! David Bowie’nin şarkısını ben tamamlıyorum: “Yaşasın” reklamcılar!

 

 

 

 


Şimdi reklamlar: ÇBS

ÇBS


Ubeydullah Efendi ölümsüzdür!

“Sosyal medya”nın gözde sanal âlemlerinden Twitter kullanıcılarının ve çoğu blog yazıcının iştahla sarıldığı Taşlıcalı Yahya’nın o meşhur beytinin (“beyitinin” değil) Ubeydullah Efendi’ye ne kadar da yakıştığını düşündüm bu sabah, Ali Kemal’i okurken.

Tekrar tekrar yazmak, dosta düşmana duyurmak istiyorum: Ubeydullah Efendi’den mahrumuz; çok yoksuluz. Ruhunuz şâd, mekânınız cennet olsun Ubeydullah Efendi.

Derûnî-âşinâ ol taşradan bîgâne sansınlar
Bu bir zîbâ reviştir âkil ol, dîvâne sansınlar


Reklam meklam: Başka bir arzunuz?

MediaCat’in Ocak 2014 sayısında Ajans Press ilanını görünce Garanti Bankası’nın sloganını hatırlıyor insan ister istemez. Allah sizi davul etsin!

Ajans Pres_Garanti

Garanti

 


Siz kim oluyorsunuz kuzum?

Beş nokta

Birkaç aydır Media Cat’i elime almıyordum. Dün 2014’ün Ocak sayısı geçti elime. İlanlara daha bir başka bakıyorum haliyle; meslekî hastalık var ya serde! Sermet Serdengeçti de geçti beyazperdeden iç çekişlerle…

A Grafik Dizayn adlı şirketin soru cümleli işlerindeki 5 adet noktaya takıldım ve dedim ki: Bu takıntılı takılmışlığımı sanal âlemde de haykırayım. Tamam, dertlerini kısaca anlatmışlar, iş fena değil. Değil de o beş (5) adet nokta neyin nesi oluyor? Sağlı sollu espaslar da tuzu biberi…

Noktalama işaretlerini bu kadar kolay paspas edemezsiniz, siz kimsiniz? Alıntılıyorum: Anlatım olarak tamamlanmamış cümlelerin sonuna konur; kaba sayıldığı için veya bir başka sebepten dolayı açık yazılmak istenmeyen kelime ve bölümlerin yerine konur; alıntılarda başta, ortada ve sonda alınmayan kelime veya bölümlerin yerine konur; sözün bir yerde kesilerek geri kalan bölümün okuyucunun hayal dünyasına bırakıldığını göstermek veya ifadeye güç katmak için konur; ünlem ve seslenmelerde anlatımı pekiştirmek için konur; karşılıklı konuşmalarda, yeterli olmayan, eksik bırakılan cevaplarda kullanılır.

Üç noktanın (…) kullanımı hakkında bunlardan hangisi sizin işinize uygun? Bulmanız pek de zor değil. E, o zaman ne demeye espaslı mespaslı ve bol kepçe noktalı bu noktalama işareti (?) nereden çıktı? Belgin Doruk’a ve Türkân Şoray’a o ölümsüz sesini veren Adalet Cimcoz’un sesiyle soruyorum: Siz kim oluyorsunuz da noktalama işaretleriyle bu kadar acımasızca oynuyorsunuz kuzum Allah aşkına?


Attenzione Alitalia!

Alitalia

İnadım inat! İnadım inat hanımlar, beyler! Bana “her şey”i herşey”; “hoş geldiniz”i “hoşgeldiniz” yaz-dı-ra-ma-ya-cak-sınız! Hangi kafası kıyak, hangi yazım kılavuzu kullanmayı bilmez bu naneyi yiyor acaba? İşin kötüsü de kenar köşedeki markette de, anlı şanlı reklam ajanslarında da bu yapış yapış yapışıklık berdevam!

Önce siz, Türkçeyi bir keşfetseniz nasıl olur Alitalia?


Yaz aylarında Tokalon’un Likid Biocel Kremi’ni kullanmayı ihmal etmeyiniz.

Tokalon