Monthly Archives: Aralık 2018
Siz onun kim olduğunu biliyor musunuz?
Nüfus müdürlüklerinde, noterlerde, belediyelerde, hele hele devlet hastanelerinde her kademeden görevlinin “sen” hitabından rahatsızlık duyuyorsanız sizi çok çok iyi anlıyorum.
Pofiş
Mesai saatlerinin bitimini Pofiş’i göreceğim için iple çektiğim gün sayısı az değildir. Apartmanın bahçesine adım attığımda bir radar gibi tarardım bahçeyi… Bazen o tatlı tatlı miyavlayarak bulurdu beni, bazen ben gözlerimi bahçede gezdirirken bulurdum onu şekerleme yaparken… Cilveli mi cilveli, toza toprağa bulanmış olsa da pamuk gibi…
Alfabeyi sökeceğine o kadar inandırmıştı ki beni, çoğu zaman miyavlamanın ötesine geçip “konuşurdu” benimle… Tabii ben de Pofiş’le dertleşirdim. Bir yıldan fazla oldu, görünürlerde yok. Apartmanın çocuklarına göre başka bir apartmana taşınmış. Merhameti, vicdanı solmamış bir insanın onu evinde misafir ettiğini düşünmeye zorluyorum kendimi. Hep kedilerin, köpeklerin ayağını, kuyruğunu kesecek yaratıklar olacak değil ya çevremizde!
Özledim seni Pofiş!
“İran”ı, “ayrın” diye telaffuz edenlere gelsin!
Cehennemin bir fersah ötesi cennet, cennetin bir adım ötesi cehennemdir.
İran atasözü
Tut kelin perçeminden!
Neymiş, “dört yaşında babasından felsefe, filoloji ve din din dersleri almaya” başlamış. “Rûmî” de değilmiş meğer, “Rum-i” eki almış isminin sonuna! Hey Allah’ım! “Akademi”de ders de veriyormuş! Cehalet ne güzel şey be kardeşim!
Instagram kedisi burada, sakın kaçırma!
Instagram’da slalom yapanlar için bu şirin mi şirin kedi görseli emrinizde! Tepe tepe kullanın. 25 “kırmızı kalp” garanti! “Like almak” mı diyorlar, hah işte, “layk” da alırsınız… Bi’ de altına Cemal Süreya’ya atfedilen “hisli ve duygulu” sözleri yapıştırdınız mı değmeyin keyfinize!
“Musti”, Ertuğrul Özkök, Serel Yereli, ellili yaşlar ve Türkiye’de “pop”üler kültür
2012’nin son ayları… O Ses Türkiye’de bir yarışmacı: Serel Yereli. Shakira hanım kızımızın “Whenever, Wherever” şarkısını ses tellerini sıka sıka söylemeye çalışıyor. Shakira ablası gibi, he mi? I-ıh! Olmuyor. Mustafa Sandal (alias “Musti”), Murat Boz, Hülya Avşar ve Hadise’den mürekkep büyük jürimizden hiçbiri sırtı sahneye dönük koltuklarının o sihirli butonuna basıp şarkıyı terennüm eden kişiyi merak etmiyor.
Şarkısını hayal kırıklığı içinde bitiren Serel Yereli kızımız üzüntüsünü genç kız tebessümleriyle örtüyor. Jürimizin ise umurunda değil tabii. Murat Boz adlı jüri üyesi, Serel kızımızı görür görmez berbat bir müsamere oyunculuğuna dümen kırıp her on Türk erkeğinin on birinde görülen “sarışın ve mini etekli kadın” hayranlığını olanca cıvıklığıyla, oyunculuğunu (?!) büyüte büyüte, “Anneeeeee!” nidasını atarak sahnelemeye başlıyor. Kızlı erkekli Z neslinden (pardon, “jenerasyonundan”, olur da genç biri bu satırları okur da anlamaz falan…) oluşan seyirciler de bu oyunu kahkahalarıyla tasvip edip tasdikliyorlar. Alkış, şamata gırla!
https://videonuz.ensonhaber.com/izle/murat-boz-yarismaciya-asildi
Jüriden Hadise Hanım şöyle diyor yorum niyetine: “Benim sana tavsiyem; bu konuda kendini biraz daha geliştirmek; çünkü sesinin rengi güzel…” Dikkat lütfen! Kendini müzik konusunda biraz daha geliştir diyor Hadise ablası Serel kızımıza da Murat Boz nasıl bir öğüt veriyor peki? Şu: “Ama geliştirmezsen de olur…” Kahkahalar kahkahalar…
Artık “bu topraklarda” kendinizi müzik, edebiyat, spor, bilim alanında geliştirmeseniz de oluyor. Bu topraklarda rezil de olmuyorsunuz. Her şey unutuluyor. Bakın etrafınıza, seyredin özel televizyon kanallarını… Göremediniz mi hâlâ? Hâlâ “hala” mı yazıyorlar yoksa? “Aşık” mı yazıyorlar yoksa “âşık” yerine? Dedim ya, kendinizi bu topraklarda geliştirmenize hiiiiç gerek yok. Bir şekilde yürürsünüz. Yeter ki “anlamlı” bağlantılar kurun, enerjiniz yüksek olsun bi’ de! Bakın, bu “yüksek enerji” işi de çok mühim, sakın atlamayın!
Yetersiz sesiyle, akla ziyan şarkı sözleriyle şöhreti yakalamış Musti, meğerse eşinden boşanmış, gönül defteri boşmuş, Ceren Hindistan ile yakınlaşmış ve… Orası aazzz sonra! Uçkur magazinciliğinden güzide örnekler sergileyen mümtaz basınımızda rivayet muhtelif tabii, neyse. Ancak serde “gündelik hayat arkeolojisi”ne duyulan ilgi var işte! Perihan Mağden, bu kategorinin önde gelen isimlerindendir, belirtmeden geçersem ayıp olur. Oray Eğin de iyidir. İşte bütün bu trafiğin içinde “kanaat önderi” nişanı epey zedelenen ve Serdar Turgut’un bel altı uzmanlığına el atmaya çalışan sâbık sosyolog Ertuğrul Özkök, yaşının da verdiği saikle (Kimler “a” harfini atladı?) erkeklerin “yürüme” mevzuuna adım atmaya çalışmış. Sadece “çalışmış”, o kadar.
Musti ağabeyimiz, Serel Yereli ile yemek yemiş de bunu post etmişmiş. Ertuğrul Bey de incir çekirdeğini doldurmayacak bu “sosyal medya” paylaşımından yola çıkarak aklınca espri üretmeye çalışmış, bir vakitlerin büyük ve gündemi belirleyen gazetesi Hürriyet’te… Sadece “çalışmış”, hepsi bu. Ne üslup var ne “humour”!

“Tırnak” kullanımını bilmeden “küçük ölüm” orgazma dair bomboş bir yazı (?) kaleme alacaksın, yetmeyecek, bir de “YÜSSÜZ”ü konduracaksın ve yazında çok muhteşem espriler yaptığın zannıyla “petite mort”un yamaçlarında patinaj çekip duracaksın ellisinden sonra… Ne hazin.
Serel Yereli adlı kızın “olay paylaşım”ını merak ediyorsanız burada:






