Yılmaz Özdil’in kaleme aldığı Atatürk kitabının “prestij kitap” mantığıyla ve 2.500 TL’lik fiyatla satılacağı ilan olunduktan sonra kızılca kıyamet koptu. Sessiz kalmak ne mümkün! İdeolojik bakış açılarına göre yorumlar sosyal medya kahvehanesinde sürüsüne bereket!
Benim de iki çift sözüm olacak. Öncelikle sözü Yılmaz Özdil’e veriyorum. Sözcü’deki “1881” başlıklı yazısında bugün şöyle diyor:
“Müthiş hassasiyet ve özen gösterdiler, şu kadarını söyleyeyim, kitapla alakalı sadece toplantılarımız iki ay sürdü.
Dünyada varolan en yüksek kaliteli malzemeyle, Mustafa Kemal’in gösterişten uzak rafine zevkini yansıtır biçimde tasarlandı.
Cildinde ve kutusunda Shantung-S cilt bezi kullanıldı, Japonya’da sırf bu proje için özel olarak üretildi.
İsveç’ten Munken Pure kağıt getirildi.
Almanya’dan Gmund Color glatt kağıt getirildi.
Sırf bu proje için özel olarak renklendirilmiş deri kullanıldı.
Tamamı elle ciltlendi.
Hat sanatıyla 1’den 1881’e kadar numaralandırıldı.
Kitap 20.5×28 ölçülerinde.
1.8 kilogram ağırlığında.
Özel muhafaza kutusu var.
Fiyatını Kırmızı Kedi, matbaa veya ben belirlemiyoruz, fiyatını kullanılan malzemenin kalitesi belirliyor.
Mustafa Kemal Atatürk hakkında yazılmış binlerce kitap var.
Ama… Atatürk hakkında ilaç için bir tane bile koleksiyon değeri taşıyan prestij kitap yok.
Dünyanın önemli kütüphanelerinde bulunacak, Anıtkabir gibi en önemli adreslerde sergilenecek, bir tek prestij kitabı yok.
Bunu kendimize görev edindik.
Mustafa Kemal’e boynumuz borcu olarak hissettik.
Ve aslında bu kitabı, satın almak isteyenler için üretmedik.
Mustafa Kemal için ürettik.
Mustafa Kemal’e yakışır olması için ürettik.
Mustafa Kemal’i okumak istiyorsan, aynı içerikteki Mustafa Kemal kitabı zaten her bütçeye uygun fiyatıyla var, özellikle internet üzerinden etiket fiyatının yarısına bile alabilmen mümkün.
Prestij kitaplara bir kaç örnek vereyim.
Otomobil efsanesi Ferrari’nin kitabı var, 30 bin lira.
Moda ikonu Valentino’nun hayatını anlatan kitap var, 12 bin lira.
Marilyn Monroe’yu anlatan kitap var, 6 bin lira.
Osmanlı padişahı Üçüncü Selim tarafından saray mimarlığına atanan Antoine Ignace Melling’in gravürlerinden oluşan kitap var, sıkı durun, 70 bin lira!
Piri Reis var, 2 bin 200 lira.
Evliya Çelebi var, 2 bin lira.
Mimar Sinan var, 3 bin lira.
Bu kitap Sinan’ı istismar etmek için mi hazırlandı, yoksa Sinan’ı onurlandırmak için mi? Elbette onurlandırmak için hazırlandı.
Padişahlara prestij kitap yapınca sorun yok, Atatürk için çaba harcayınca “istismar” öyle mi?
Mustafa Kemal kitabı, karşıdevrimcilerin karalama kampanyalarına rağmen, 1 milyon 500 bine koşuyor, tüm zamanların en yüksek tirajına ulaşan kitabı oldu, çıktığı günden beri tam 16 haftadır liste birincisi.
Mustafa Kemal kitabının çocuk versiyonu, sadece 25 gün önce raflardaki yerini aldı, sadece 25 günde 2 milyona yaklaştı.
Hakaret ediyorlar, küfür ediyorlar, karalamaya çalışıyorlar, yalanlar söylüyorlar, iftiralar atıyorlar ama, durduramıyorlar.
Çıldırıyorlar!
Mustafa Kemal aydınlanmasını bizden sonraki nesillere aktarma sorumluluğumuz var, kararlıyız.”
Şimdiiii… Şu sözlere dikkat: “Müthiş hassasiyet ve özen gösterdiler”, “Mustafa Kemal’e boynumuz borcu olarak hissettik.”, “Mustafa Kemal aydınlanmasını bizden sonraki nesillere aktarma sorumluluğumuz var”, “Mustafa Kemal’e yakışır olması için ürettik”…
Hassasiyet ve özen sıfır! Türkçe ifade sıfır! Mustafa Kemal aydınlanmasını sonraki nesillere aktarma sorumluluğu sıfır! Mustafa Kemal’e de yakışmıyor! Türkçe hataları, yazı dilindeki savrukluk… Bu fakirin eleştiri noktası Türkçe kullanımındaki büyük özensizlik ve yıllara dayanan araştırma olduğu ifade edilmesine rağmen bir (1) adet kaynak kitabın Atatürk kitabında bulunmamasıdır. Bu olmaz, o-la-maz!
İdeolojik kamplaşmalardan uzakta, sadece Türkçe temelinde bakarak bu kitabın çok çok iyi bir editör, yayın yönetmeni, musahhih müdahalesine muhtaç olduğunu yazmak boynumun borcudur.
Yılmaz Özdil’in düşük fiyatlı Atatürk kitabını almıştım, büyük bir beklentiyle takriben iki ay önce. Yıllar süren araştırmadan dem vuruluyordu ne de olsa! İlk iş olarak kitabın künyesine baktım. “Yayın Yönetmeni” koltuğunda, yıllar önce Nişantaşı’ndaki bir büfede birlikte ayaküstü dönerli sandviç yeme şansına nail olduğum, Fransız entelijansiyasının Türkiye’de tanınmasında büyük yararları dokunan ismi Enis Batur vardı. Büyük bir referanstı elbette. Editörü de vardı: Çağlayan Çevik.
Kitabın sayfalarını çevirmeye başladım. Sözcü gazetesindeki yazılarını okuyormuş hissiyle sayfaları beşer onar çevirmeye, farklı bir tarz, tat aramaya koyuldum. Böylesi hacimli (“oylumlu” yazmadım, affedin) bir kitabın dipnotlardan geçilmemesi gerekirdi. Yılmaz Bey’in bol aralıklı ve az kelimeli fıkralarına alışkın okurlar düşünülmüştü besbelli. Gözlerim Atatürk kitabında “kaynakça” aradı. “Yararlanılan eserler”i de… Sıfıra sıfır elde var sıfır! Yıllara dayanan bir araştırma, emek ve ilaç için tek bir kaynakça yok! Oysa bu tür araştırma kitaplarında, kaynakçaların yeni ufuklara yelken açmak isteyen okurlar nezdinde çok büyük bir önemi vardır. Belki yazar, hatalı bir nakil yaptı, bunu nereden test edeceğiz? Belki bir hatalı okuma var, bunu göreceğiz belki. Belki de Gazi Mustafa Kemal hakkında derinleşebileceğimiz farklı kaynak kitapları kütüphanemize koyacağız… Yıllarca araştırma yapıp tek kaynak kitap adı vermemek o çalışmalara, araştırmalara ihanettir en başta da kimin umurunda!
Bu Atatürk kitabı şüpheye mahal bırakmayacak bir biçimde Sözcü gazetesinde Yılmaz Özdil’i okuyanlar için tertip edilip satışa sürülmüş… Lamı cimi yok, bu böyle. Eh, halkımız da hap bilgileri sever, araştırmaya falan üşenir nasıl olsa, ne gerek var kaynakçaya, Yılmaz Özdil yazmış ya!
Yılmaz Özdil, “Mustafa Kemal’e yakışır olması için ürettik” derken kullandığı Türkçeyi değil de kâğıdın kalitesini, cildini meram ediyor anlaşılan; çünkü “4 Ocak 1881 salı’ydı”, “… Nuri efendi şeri mahkemeye başvurdu”, “Ömrü boyunca satın aldığı ilk ve tek ev’di.”, “… nakite çevirip çantasına koymuştu”, “Ve, Zübeyde bu yabancı…” vb. yazım yanlışları yazmakla, saymakla bitmeyecek kadar çok.
Prestij kitaplar elbette olmalıdır. Kezâ Gazi Mustafa Kemal için de koleksiyonluk bir eser tabii ki yayımlanmalıdır. Ancak bu kabil amatörce, cahilce yazım ve Türkçe hatalarının göz felcine yol açacak şekilde, özensizce, sorumluluk hissinden uzak bir şekilde sadece “zarf”ın ihtişamıyla örtüleceğini düşünmek ayıptır her şeyden önce. Neyse, nasıl olsa atı alan Üsküdar’a ring sefer düzenledi bile! Son sözüm Kırmızı Kedi’ye ve Yılmaz Özdil’e: Atatürk kitabını ciddiyetle, hassasiyetle okuyup Türkçe söyleyiş ve yazım hatalarını düzeltmeniz Gazi’ye olan saygınızın bir gereğidir, iş işten geçmiş bile olsa bunu yapınız.
Yorum bırakın