Monthly Archives: Temmuz 2019

İnsanlığa gönderilen mektup: Emil Galip Sandalcı


Bir muammâ: Muhammara

Deve tüyü rengi robe de chambre‘ımı giymişken tumbler bardağıma Jameson‘ı azar azar doldurmamak olmazdı ey halkım! Doldurdum. beyazyakaligurme.com’da “uygun fiyatlı 10 şarap önerisi” başlıklı yazıyı okurken yudum yudum…

Ah-ha! O da ne! Cümleye bakalım: “Bu kupaj da bir öncekinden biraz daha gövdeli ve asiditesi daha belirgin diyebilirim; ama yine de et ile eşleştirmek için önereceğim bir kırmızı değil. Muammara gibi bir meze ile yakışabileceğini düşünüyorum.”

Bir iyi bir kötü! Ey halkım ve ey reklam yazarı arkadaşlarım! “Ama” bağlacından önce unutulan, daha doğrusu sizlere unutturulan ve tabii sizlerin de deve mi, kuş mu, ne olduğunu bir türlü karar veremediğiniz “;” kullanılmış! İnanamıyorum ve hüngür hüngür işiyorum! Bu 10 puanlık bi’ hareket keh keh gülen Yılmaz Erdoğan!

Gelelim 1 puanlık harekete… En “lüküs” restoranlardan tutun da en salaş lokantalara varana dek doğru yazılışına zar zor tesadüf ettiğim, “uzun kırmızı yaş biber haşlanıp ezilerek içine bir miktar salça, zeytinyağı, limon, sarımsak, ceviz ve biraz da kırmızı toz biberin karıştırılmasıyla oluşan ve çerez olarak hazırlanan bir çeşit Arap yemeği” olan “muhammara” yazamamak… ı-ıh, olmaz!

Tıpkı çupra, çipra, cupra, cipura, copra gibi… Aslını yazayım, belki bi’ merak eden çıkar: Yunanca tsipura‘dır. Çipura, diyene rastlarsanız tebrik ediniz, yetmez, bi’ duble rakı da ısmarlayınız.

Eşref ağabey, şerefe!

 


Daha çok gayret etmeniz şart Bülent Yar!


Bloomberg HT’de “Bana Hikâyeni Anlat” programını sunan Bülent Yar da kitap yazmış. Hürriyet gazetesinde de (“Hürriyet Gazetesi” değil çocuklar!) kitabın ilanı… E, güzel.

mindshare.comdan aldım: “2016 yılı itibari ile Mindshare Türkiye’nin CEO’su. Reklamcılar Derneği Disiplin Kurulu Üyesi ve AÇİAK (Açıkhava) yönetim kurulu üyesi.” Dopdolu kariyerinden bi’ kuple bu hanımlar, beyler!

Haydi, reklam ajanslarında “müşteri istemiyor” diye “aşık” yazıyoruz, bunu “bir şekilde” anlıyorum da insan kendi kitabına nasıl olur da “ÂŞIKTIR” yazdıramaz, bunu “hiçbir şekilde” anlamam mümkün değil!

Diğer husus ise Arapça “mevki” kelimesine ek getirmeyi bilen bir kişinin olmayışı! Öyle “fesini” der gibi “mevkini” yazılmaz. Belki internet okyanusunda baldır bacak arayanların arasında “mevki” kelimesi nasıl ek alır, diye araştıran birileri de çıkar… Şiirimizin şık ağabeyi Orhan Veli Kanık’ı “kaynak” alırlar zannederim: Senelerden beri anlayamamışım/Hardalın cemiyet hayâtındaki mevkiini

Haa, kitabın ismi gayet iyi. İyi olmasına iyi de o da “ç/alıntı”: Fi’den. Of ki of!


“Işıklar içinde uyusun” da ne Allah aşkına?!

Ben öldüğümde “nur içinde yatsın” demeyen cenazeme gelmesin!


Dedim mi dedim – 1

Bir balonla, plastik bir arabayla gözleri lunapark neşesiyle parlayan ve hayatı kanaatkâr bir ruhla kucaklayan o çocuksu ruha, plastik şişelere girmemiş saf sular kadar ihtiyacımız var.


Yalamayın! Yalama olur ömrünüz de…

“Sonuç: Erotik isimli, parıldayan ambalajlı, insan sağlığıyla oynayan ucuz ama aslında sizi çok pahalı yaşam standartları satın aldığınıza ikna eden endüstriyel ürünler…”

Salih Seçkin Sevinç