Monthly Archives: Aralık 2021

“Afili” hatalar ve “afili” romanlar!

Murat Menteş, Alper Canıgüz, Emrah Serbes… Bu üç “filinta” “Afili Filintalar”ın önde gelen isimleri olarak bilinir. Öyle “afili” ve dokunulmazlardır ki tükürseler “şaheser” addedilir yazdıkları. Oğullar ve Rencide Ruhlar adlı kitabıyla “fanatik” bir okur kitlesi edinen Alper Canıgüz’ün Kıyamet Park adlı kitabının giriş cümlesinde büyük bir hikmet (?) görülmüş olmalı ki o “bağlaç” mağlubu cümlesini afişlere kadar taşımışlar. Şöhretin görünmez kanatlarıyla arşa yükselmek böyle bir şey işte! Bir cümlede iki adet bağlaç (“çünkü”, “ama”) kullanıp da bunların noktalamalarını hakkıyla kullanamazsan bunu “büyük yazarlık”la veya “yazarın dil tasarrufu” ile izah edebilirsin ancak!

Heyhat, Alfa’nın bir editörü yahut bir metin tamircisi yok mudur ki böylesi bağlaç mâlûlü bir cümleye cevaz verilebilmiş! Allah, hiç kimseyi bu kadar acemice bir cümleyle romana başlayacak kadar kibirle donatmasın.

Irmak Zileli ise Twitter’da hiç acımadan sağlı sollu girişmiş tâbir câizse “Afili Filintalar”a 24 Temmuz 2019’da:

“Afili Filintalar’ın edebiyatın başına ördüğü şu çoraptan ne zaman nasıl kurtulacağız merak ediyorum. Özellikle son dönemde okuduğum öykü ve romanlarda dikkatimi çeken bir şey var. Ardı arkası kesilmeyen aforizmalarla yapılan bir ‘felsefe’.”

“Çoğunlukla aralarında neden-sonuç ilişkisi ve bütünlük yok. Cümleyi ilk okuduğunuzda mühim bir şey söylediği ve bunu etkili şekilde söylediği hissi uyandırıyor. Durup anlamını kavramaya çalışırsanız, ne demek istediği belli olmayan süslü bir cümle olduğunu fark ediyorsunuz.”

“Büyülendiğinizi sanıyorsunuz ama burada yaşanan büyü değil, az sonra geçiverecek olan bir şoklama. Bu cümleleri sarf eden karakterler de oldukça yapay oluyor haliyle. İki insanın gündelik hayatın içinde sürekli olarak böyle cümleler kurması inandırıcı değil.”

“Elini şakağına dayamış, kısık gözlerle ufuklara dalan, pürüzlü sesiyle bizi etkileyen biraz serkeş, saçı başı dağınık erkek karakterlerin kadın versiyonları da çıktı. Bunlar da çoğunlukla çok tatlı, sempatik, eğlenceli, büyüleyici, lunapark gibi kadınlar. Bir o kadar da ‘derin’!”

“Ayrıca mizahi tarafları da pek güçlü. Ve öyle cümleler kuruyorlar ki, sanırsın feleğin çemberinden geçmiş. Fakat cümlelere yakından bakınca yine içi boş. Ne dediği pek anlaşılmıyor. En sıradan duygunun bile en afili şeklini bulabiliyorlar.”

“Yusuf Atılgan’ların, Oğuz Atay’ların, Sevgi Soysal’ların, Leyla Erbil’lerin topluma uyum sağlayamayan “tuhaf” karakterleri değil bunları. Bunlar tuhaf ve uyumsuz pozu veriyorlar sadece. Karakterler o kadar yaşamıyor ki hikaye akmıyor bir türlü, konuşan kafalar görüyoruz o kadar.”

“Sanıyorum şunu da vurgulamak gerek. Edebiyatta anlam paragraftadır, hatta metnin bütünündedir. Anlamı tek tek cümlelere yüklemeye kalkışmak, reklam spotu gibi cümleler kurmak, bunların içi dolu bile olsa öyküye, romana hizmet etmez.”

“Aforizma bağlamsızdır, bütün gücünü buradan alır, bu eksik bir güçtür ama güçtür. Edebiyat metninin gücü bağlamdadır, her bir cümlenin bağımsızlığını ilan ettiği yerde akıp gitmez ve karakterler oluşmadığı gibi, bütünlüklü bir dünya kurulamaz. Oysa edebiyatın işi dünya kurmaktır.”