Author Archives: adnanalgin

Online öğrenelim: hiçbir

Covid-19 patlak vermeden evvel çocuklar ne şendi! Okul kantinlerinde glikoz şuruplu meşrubatlar eşliğinde kanatlılardan mamul sosisli sandviçler yerlerdi… Hey gidi günler!

Türkçe yazım hataları için “başlık”ım “Okuyalım öğrenelim”di Yamalı Poğaça’da. Duydum ki mekteplerin açılışı 21 Eylül’e ertelenmiş… Online eğitime devam kararına binaen “Online öğrenelim” yaptım sevgili gençler ve hep genç kalanlar, nasıl?

Eğitimin önünde “hiç bir” engelin duramayacağı sözünün bir okulda yazmasından tabii ne olabilir! Keşke “hiçbir” de yazabilselerdi. Eh, kadı kızında da bu kadar tenakuz olur.


Ve Meryem ve Can ve “coitus interruptus”!

SEO ile CEO kardeş mi acep?

adnanalgin adlı kullanıcının avatarıYamalı Poğaça

Memleketin konjonktürel vaziyeti yengen, fahri yengemiz Meryem (Uzerli) ise pek yengen haldeyken insanın boğazından lokma geçmiyor neredeyse. Muhsin Paşa’nın oğlu ise “handiyse”yi tercih eder antrparantez “neredeyse” yerine.

Magazin gündemine göz ucuyla bile bakmaz oldum. Ne de olsa dizi gülleri, şarkıcı ve türkücü taifesi Bodrum’u, Çeşme’yi mesken tutmuşken sidik zoruyla imal edilen gündem de suyunun suyunun suyu kıvamındadır. Ne ki işler böylesine kesat iken ünlü ve de artistik pozlarıyla röportaj yaptığı konuğundan rol çalan Ayşe’nımın şuh pozlarıyla, epilasyonlu ve bronz bacaklarıyla desteklenen “millî yenge” Meryem Uzerli röportajından bîhaber oluşum KKTC’de ve ülke genelinde pek ayıplanır olunca, dümeni Nişantaşı semalarında bomba gibi patlayan röportaja kırmak farz oldu.

CM

Bu arada bir “borsacı Can Ateş”tir gidiyor! “Borsacı” tesmiye edilen meslek (!) “turşucu” gibi bir meslek mi, bilemedim ne yalan söyleyeyim. Ne bileyim, “broker” de yahut “dealer”… Elinde yüklü parası olan kuyumcunun, peynir tüccarının, galericinin aracı kurumun müşteri temsilcisine telefon açıp da bunu al, bunu…

View original post 422 kelime daha


Öyle “Dada”yla, “Kabarett” yazmakla olmuyor bu işler!

Öncelikle şu “çok bilmiş” cümleleri bi’ okuyalım mı?

Okan Bayülgen’i bilmeyeniniz yoktur. Her şeyden öte iyi bir tiyatro oyuncusu olduğunu düşünürüm “entel”liğini her fırsatta yüzümüze tokat gibi çarpan Okan Bayülgen’in.

TV ekranlarında yaş aldı. Eh, biz de yaşlandık onunla. Gece Kuşu oldu programının adı. Zaga oldu. Televizyon Çocuğu da oldu. Uykusuzlar Kulübü de… Disko Kralı da… Durmadan format atıyordu gece mesaisine… Dada da olmuştu tabii programının adı, Fransa’nın kültürel ikliminde demlenmiş biri sıfatıyla… Televizyona “aptal kutusu” muamelesi yapa yapa televizyona iş yaptı yıllarca. İzm’lerden izm beğen deseler kültürel dairede, “dadaizm”e reyini veren biridir ya bu satırların yazarı… En çok da Dada adını sevmiştim.

Yıllar içinde o eski “ayrıksı” havasından uzaklaşıp magazinel sulara yelken açtığında ben de ona el sallıyordum McLuhan’ın adasından… Eş dost takımından şarkıcı türkücü, numeroloji, “meleksi terapi” tayfasıyla al gülüm ver gülüm programlarıyla epey irtifa kaybetti. Kaybettik onu.

Şehrin “entelektüel abisi” olarak bir mekân açmasını bekliyordum. İyi bir dünyalık yaptı haliyle. Kazandıklarını çarçur etmeyip bir “complex” açmış Şişli’de: Dada Salon. İyi yapmış. “Bar”, “Kabarett”, “Club”, “Brasserie & Sahrap” adlarında kompartımanların olduğu bir “entelektüel mekân” demekte beis yok. Reklamcılar, sinemacılar, televizyoncular, kapaklarında Yeşilçam filmlerinden apartılmış, renkli Adile Naşit, Şener Şen, Münir Özkul figürlerinin bulunduğu tabloid kültür dergilerinin müdavimi gençlerin bazıları için de “statü” sembolü bir uğrak yeri…

Şimdi… Girişteki “görsel”e geliyorum. “Hakkı ağabeyi, ‘aklımı’, ‘hafızamı’, ‘gençliğimi’ yitirdim. O bana gidenleri anlattı ben de yeni gelenlere onu anlatacağım.” yazmıştı Okan Bey, Hakkı Devrim 15 Haziran 2016’da terk-i dünya eylediğinde Twitter’da.

Okan Bey’in Hakkı Devrim’li Medya Kralı gerçekten de “kral” bi’ programdı Türkçe hassasiyetini göz önünde bulundurması bakımından. Okan Bey’in en azından böyle bir hizmeti olmuştur. Sezar’ın hakkı Sezar’a!

Ne ki merhum Hakkı Devrim’in kemiklerini sızlatan yalapşap noktalama ve yazım hatalarıyla Okan Bayülgen (veya bu web sitesini hazırlayan sorumsuzlar) Türkçenin çanına ot tıkamışlardır büyük bir aymazlıkla! Ayıptır, yazıktır, günahtır!

“Şaşalı” ne demek Allah aşkına? Ya “mekan”a ne demeli? Reklam ajanslarında “reklam yazarı” olarak staj yapanların ortak sorusudur: Şapka kalkmamış mıydı? Osmanlıca mı?! Geçiniz. “Sıra dışı mekanı gerçekleştirmek”e ne diyelim? Öyle bir durumdayız ki neredeyse çişimizi gerçekleştireceğiz millî birlik ve beraberlik içinde! Kontrollerini gerçekleştiren müşteri temsilcilerine selam olsun!

Ooo, “after show mekan” da varmış! “Okan Bayülgen’in beynindekileri gerçekleştirdiği bir hayal dünyası” imiş! Bakınız, şu “gerçekleştirmek” ne kadar da kullanışlı bir söz/cük! Şakaklarımda bir zonklama gerçekleşiyor şu anda! Hele hele “şundan şuna, bundan buna” yelpazesinde iki unsur arasına virgül konmayacağını bilememek Hakkı ağabeyimize yapılan büyük bir ihanet değil de nedir! “İçindeki dev kütüphanesinden pirinç balkonlu sahnesine,” yazmak “gerçekleştirilmesi” epey güç bir iş olmalı.

Hakkı ağabeyimizin ruhu muazzep olmasın. O muzip ve babacan tavrıyla, kalın çerçeveli gözlüğünün üstünden attığı nazarlarla şu garabet hataların tashih edilmesini bekliyor Hakkı abi… E, hadi!


Dilinize (şeddeli şeddeli) eşşekler işesin!

“… Tekfen, TAV endekse negatif yönde katlı sağlayan hisseler olurken…”

Eko Türk TV, Piyasalarda Kapanışa Doğru


Büyüksün Ennio ağabey!

6 Temmuz 2020’de “soundtrack”lerin üstadı Ennio Morricone 91 yaşında terk-i diyar eyledi. Toprağı bol olsun.

adnanalgin adlı kullanıcının avatarıYamalı Poğaça

View original post


“Büyük” Çamlıca Camii ve Mimar Sinan

“Âbidevîlik, Osmanlı sanatında ölçünün büyüklüğü ile değil, her biri bağımsız şahsiyete sahip tektonikler* olan mimarî veya tezyinî elemanların asude, insanı yönlendirmeyen nisbî büyüklük (veya küçüklük) ilişkisi ile oluşturulur.”

Turgut Cansever

*Mimaride, heykel veya resimde kompozisyon içinde tekrar eden, ancak tek başına da bağımsız bir bütünlük oluşturan unsur.


T e m m u z

“Temmuza güveniniz.

Temmuzdan çekininiz.

Temmuz cana can katabilir, canı cehenneme de yollayabilir.

Temmuz hem Cebrail’dir nübüvvet getirir, hem Azrail’dir, son nefesi alıp götürür ve çok defa da İsrafil meşhur ‘sûr’unu temmuzda öttürür.”

Refik Halid Karay

(15 Mart 1888 – 18 T e m m u z 1965)


Ağlatır: Probably Me

dost bir yüze ihtiyaç duyuyorsun
böyle biri varsa eğer, bir tek kişi varsa
hayatını sana adayan
ve ölebilecek olan senin için
bunu söylemek zor
nefret ediyorum bunu söylemekten
ama herhalde benim…

 


Ne güzel bir kelime: teennî

Teennî* ile başlamak gerek işe
Acel kılmak olur şeytâne-pîşe

Güvâhî

* İlerisini düşünerek, ihtiyatlı davranarak acele etmeden iş görme.


Nâzım Hikmet Ran da ran: Piraye

Le grand poète Nâzım Hikmet (1902-1963) n’a peut-être jamais été l’homme d’une seule femme, mais c’est à Piraye qu’il est resté marié le plus longtemps et à elle qu’il a dédié ses plus beaux poèmes amoureux.

Piraye l’a accompagné pendant ses années de prison (1938-1950), avant leur séparation et l’exil du poète pour l’Union soviétique. Nâzım Hikmet est toujours enterré à Moscou et n’a recouvré sa nationalité turque qu’en 2009.