Author Archives: adnanalgin

“Yasak” yazmak yasak; “kısıtlama”ya devam!

Hafta sonları 31 ilde sokağa çıkma yasağı iki haftadan beri uygulanıyor. İlk yasak haberi, yasağın başlayacağı saatten 120 dakika önce ekranlara yansıyınca benzin istasyonlarının marketlerinde, mahalle aralarındaki bakkallarda grotesk sahneler ortaya çıktı. Yapılan hata anlaşıldı ve bu kez ikinci hafta sonu sokağa çıkma yasağı günler öncesinden ilan edildi de bir nebze olsun makarna, tuvalet kâğıdı, “kola” hücumu “sosyal medya”lık karelere malzeme olmadı.

Ekmek, “kola” stoklayanların ne kadar dikkatini çekti bilemem de “sokağa çıkma yasağı” sözünün kaldırılıp yerine “sokak kısıtlaması”nın geldiğini gördüm. Hayırdır? Tek bir noktadan talimat alınmış gibi her TV kanalında “sokak kısıtlaması başladı” yazısı belirmeye başladı. Ha “yasak” ha “kısıtlama” mı diyorsunuz? Nüanslara hayatınızda yer vermiyorsunuz demektir. Hele hele kelimeler söz konusu olduğunda…

“Yasak” kelimesinde ceberut bir ton olduğuna hükmedilmiş besbelli ve “yumuşatıcı” kullanalım da halkımız ürkmesin, denmiş. Bazı TV kanallarında “sokağa çıkma yasağı kısıtlaması” diyenleri de duyduk çok şükür! Oysa “yasak” başka, “kısıtlama” bambaşka kremalı bisküvi seven kardeşlerim! TDK bile nüanslı izah etmiş. Twitter’da trol bazlı işlerden bi’ ara başınızı kaldırın da şu anlam farkını okuyuverin.


Türkçemizdeki virüs: “olumlu katkı”

Eko Türk adlı ekonomi kanalında Seltem Hanım, an itibariyle (18.03) 2020’ye dair “büyüme beklentileri” üzerine görüşlerini aktarırken “büyümeye olumlu katkı yapabilir” dedi.

“Katkı” kelimesi her zaman cümle içinde olumlu bağlamda kullanılır. “Olumsuz katkı” ol-maz! Ancak Bloomberg HT, Eko Türk gibi ekonomi kanallarında “olumlu katkı”nın yanı sıra “negatif gelişme” gibi bir söz de duyabilirsiniz. Ne de olsa hepsi yaban ellerde ekonomi tahsili yapmışlar, ondandır dilimize bu olumlu katkıları!


Asabımı bozdular yine!

“Reklamcılık harala gürele Türkçenin ebesini bellemek midir Allah aşkına? İcra ettiğiniz mesleğin biricik unsuru Türkçeyi, bu kadar şirazesinden çıkmış bir halde sağa sola sümkürürcesine daha ne kadar sömüreceksiniz? Reklamcı adam Türkçenin namusunu ne zaman koruyacak? Ha sevgilini ona buna peşkeş çekmişsin ha “NESSİ” gibi ipe sapa gelmez, ucuz işlerle vahşice Türkçenin ırzına geçmişsin… Zerre farkı yok!”

Meraklısına: https://adnanalgin.wordpress.com/2013/04/23/bu-da-neyin-nesi/


Bloomberg HT-Yatırım Kulübü’nde: “tahminlemek”

Canlı canlı… 9 Nisan 2020, saat 10.28

Yoksa “Live” mı yazsaydım? Her neyse, siz benim neyi meram ettiğimi “tahminlersiniz” absolutely!

Bloomberg HT adlı TV kanalında Yatırım Kulübü adında bir program var. Fikirlerine başvurulan hanımefendiden (ismi Figen imiş) birkaç dakika içinde “tahminlenemedi”, “tahminlemek” gibi garabetler çalındı kulağıma. Pes artık pes!

“Tahmin edilemedi”, “tahmin etmek” demek çok mu “kıro” bir söylem acaba?! Çok mu “yerel” kalıyor o “international” finansal dilinize Türkçe ifadeler yoksa?


Zamanların en kötüsü müydü?

Zamanların en iyisiydi, zamanların en kötüsüydü, hem akıl çağıydı hem aptallık hem inanç devriydi hem şüphe… Aydınlık mevsimiydi, Karanlık mevsimiydi; hem umut baharı hem umutsuzluk kışıydı… Hem her şeyimiz var hem hiçbir şeyimiz yoktu. Hepimiz ya doğruca cennete gidecektik ya cehenneme… Sözün kısası, şimdikine öylesine yakın bir dönemdi ki bazı yaygaracı otoriteler, bu dönemin iyi veya kötü fark etmez, sadece “daha” sözcüğü kullanılarak diğerleriyle karşılaştırılabileceğini iddia ederlerdi.

Charles Dickens, İki Şehrin Hikâyesi


Reklam meklam: Peki, Türkçeyi ele geçirmiş “özensizlik” virüsü n’olacak Türkiye İş Bankası?

Az evvel bankacılık sektörünün anıt bankası, koskoca Türkiye İş Bankası’nın TV reklamını gördüm. Görmez olaydım! Şu Covid-19 yüzünden kendilerini evlerine kapatan insanlara umut aşılamak için hazırlattıkları reklam filmine kim bilir ne kadar para dökülmüştür ve ne biçim “call”lar yapılmıştır! Peki, netice? Sıfır, koca bir SIFIR! Bütün emekler heba olmuş.

Nüanslara, noktalama işaretlerine ehemmiyet vermeyenler için “sıkıntı yok”tur elbette! Oysa “sıkıntı” o denli büyük ki! Reklam sektörü iyice kan kaybediyor. İngilizceyi sular seller gibi konuşup yazanlar bağlaçtan sonra (-de/-da) “;” konmaması gerektiğinden bîhaber! Aaa, haklarını yemeyelim, çocuklar TDK’nin web sitesini açıp “el birliği”nin ayrı yazılacağını teyit etmişler, Dil Derneği’ne nanik yaparak!

E, koskoca Türkiye İş Bankası da iki satırlık yazıda yanlış iş yapacak değil ya! T. İş Bankası peşin peşin “kanaat önderi” kabul edildiği için bu bankanın iletişim çalışmalarını yapan şirketin okumuş çocuklarının deve mi, kuş mu olduğuna karar veremediği “noktalı virgül” ile teşrik-i mesaisi (varsa tabii) kimin umurunda!

Görseller önemli, “dış ses” önemli, “duyguları coşturması” çok önemli… Noktalamaya kim takılır ki! Bu bankanın kılavuzu hangi iletişim şirketi ise tez elden bu garabeti “revize” etsin de memlekete ve Türkçemize namus borcunu ödeyiversin bir an evvel.


Rüyālar, karmakarışık rüyālar…


Asıl mesele ne?

Alice: Asıl mesele, kelimelerin bu kadar farklı anlamlara gelip gelmediği.

Humpty-Dumpty: Asıl mesele, gücün kimin elinde olduğu…

L. Carroll, Alice Harikalar Diyarı’nda


SPK uyuma, gerçek yatırımcıya sahip çık!

Yılların hisse senetlerini “kumar kaadı”na çevirdiler ve SPK buna öylece bakıp durdu, yazıklar olsun!

DEVA HOLDİNG, ECZACIBAŞI İLAÇ, ECZACIBAŞI YATIRIM üç beş açgözlü ulusal ve uluslararası çakalın kumar kâğıdı oldu, corona virüsü teranesi sebebiyle ve asansörden şelaleye uzanan bir skalada at oynatıyor üç beş kansız! Global sermayede çok farklı bir oyun oynanıyor, hatta global ekonomik düzen yeniden dizayn ediliyor. Keşke Aytunç Altındal ile Ünsal Oskay hayatta olsalardı…

BIST’in yatırım aracı olmadığı algısı iyice yerleştirildi küçük yatırımcıya acı bir şekilde ve zırt pırt devre kesicilerle çıkışları baskılayan SPK, bu üç hissedeki asansör hareketlerine de diğer blue-chip’lerdeki kan kayıplarına da seyirci kaldı anlaşılmaz bir umursamazlıkla.

Yazık oldu Süleyman Efendi’lere…


Türkün “corona virüsü”nü yazıya geçirmeyle imtihanı sürüyor!

Anlı şanlı corona virüsünün nasıl ve nereden yayıldığına dair ahkâm kesmeyeceğim, bunu yapan pek çok kişi var sağda solda nasılsa! Benim dikkatimi çeken nokta şu: “Corona virüsü”nün haber metinlerinde, televizyon kanallarındaki yazılışı.

Batı dillerinde “coronavirus” olarak yazılıyor. Biz de batılılardan özel adları alıp yazıya aktarırken hiçbir sorgulama yapmayız. O sebeple “adamım” Enver İbrahim’i ha babam “Anouar Brahem” diye yazıp dururuz! Konunun uzmanı Murat Bardakçı’dır. Bu konuya dair yazılarını arama motorlarında sörf yapıp bulabilirsiniz.

Şimdi… “Corona virüs” değil! “Coronavirüs” da değil! “Koronavirüs” hiç değil! Doğru yazımı “corona virüsü”dür. Olur da şu satırları okuyan birileri çıkarsa şunları diyecektir muhtemelen: “Ulan, dünya hastalıktan kırılırken, millet eczaneden eczaneye ‘kolonyağı’ diye seyirtirken, market market makarna, pirinç stoklarken çıkmışsın koronavirüs nasıl yazılır diye ukalalık yapıyosun hırto!”

Eğer diline sahip çıksaydın Covid-19’un aşısını sen bulurdun, yeni dünyayı sen dizayn edip Elon Musk’ı Anadolu’nun bağrından sen çıkarırdın!