Author Archives: adnanalgin

“İran”ı, “ayrın” diye telaffuz edenlere gelsin!

Cehennemin bir fersah ötesi cennet, cennetin bir adım ötesi cehennemdir.

İran atasözü


Tut kelin perçeminden!

Neymiş, “dört yaşında babasından felsefe, filoloji ve din din dersleri almaya” başlamış. “Rûmî” de değilmiş meğer, “Rum-i” eki almış isminin sonuna! Hey Allah’ım! “Akademi”de ders de veriyormuş! Cehalet ne güzel şey be kardeşim!


Instagram kedisi burada, sakın kaçırma!

Instagram’da slalom yapanlar için bu şirin mi şirin kedi görseli emrinizde! Tepe tepe kullanın. 25 “kırmızı kalp” garanti! “Like almak” mı diyorlar, hah işte, “layk” da alırsınız… Bi’ de altına Cemal Süreya’ya atfedilen “hisli ve duygulu” sözleri yapıştırdınız mı değmeyin keyfinize!


“Musti”, Ertuğrul Özkök, Serel Yereli, ellili yaşlar ve Türkiye’de “pop”üler kültür

2012’nin son ayları… O Ses Türkiye’de bir yarışmacı: Serel Yereli. Shakira hanım kızımızın “Whenever, Wherever” şarkısını ses tellerini sıka sıka söylemeye çalışıyor. Shakira ablası gibi, he mi? I-ıh! Olmuyor. Mustafa Sandal (alias “Musti”), Murat Boz, Hülya Avşar ve Hadise’den mürekkep büyük jürimizden hiçbiri sırtı sahneye dönük koltuklarının o sihirli butonuna basıp şarkıyı terennüm eden kişiyi merak etmiyor.

Şarkısını hayal kırıklığı içinde bitiren Serel Yereli kızımız üzüntüsünü genç kız tebessümleriyle örtüyor. Jürimizin ise umurunda değil tabii. Murat Boz adlı jüri üyesi, Serel kızımızı görür görmez berbat bir müsamere oyunculuğuna dümen kırıp her on Türk erkeğinin on birinde görülen “sarışın ve mini etekli kadın” hayranlığını olanca cıvıklığıyla, oyunculuğunu (?!) büyüte büyüte, “Anneeeeee!” nidasını atarak sahnelemeye başlıyor. Kızlı erkekli Z neslinden (pardon, “jenerasyonundan”, olur da genç biri bu satırları okur da anlamaz falan…) oluşan seyirciler de bu oyunu kahkahalarıyla tasvip edip tasdikliyorlar. Alkış, şamata gırla!

https://videonuz.ensonhaber.com/izle/murat-boz-yarismaciya-asildi

Jüriden Hadise Hanım şöyle diyor yorum niyetine: “Benim sana tavsiyem; bu konuda kendini biraz daha geliştirmek; çünkü sesinin rengi güzel…” Dikkat lütfen! Kendini müzik konusunda biraz daha geliştir diyor Hadise ablası Serel kızımıza da Murat Boz nasıl bir öğüt veriyor peki? Şu: “Ama geliştirmezsen de olur…” Kahkahalar kahkahalar…

Artık “bu topraklarda” kendinizi müzik, edebiyat, spor, bilim alanında geliştirmeseniz de oluyor. Bu topraklarda rezil de olmuyorsunuz. Her şey unutuluyor. Bakın etrafınıza, seyredin özel televizyon kanallarını… Göremediniz mi hâlâ? Hâlâ “hala” mı yazıyorlar yoksa? “Aşık” mı yazıyorlar yoksa “âşık” yerine? Dedim ya, kendinizi bu topraklarda geliştirmenize hiiiiç gerek yok. Bir şekilde yürürsünüz. Yeter ki “anlamlı” bağlantılar kurun, enerjiniz yüksek olsun bi’ de! Bakın, bu “yüksek enerji” işi de çok mühim, sakın atlamayın!

Yetersiz sesiyle, akla ziyan şarkı sözleriyle şöhreti yakalamış Musti, meğerse eşinden boşanmış, gönül defteri boşmuş, Ceren Hindistan ile yakınlaşmış ve… Orası aazzz sonra! Uçkur magazinciliğinden güzide örnekler sergileyen mümtaz basınımızda rivayet muhtelif tabii, neyse. Ancak serde “gündelik hayat arkeolojisi”ne duyulan ilgi var işte! Perihan Mağden, bu kategorinin önde gelen isimlerindendir, belirtmeden geçersem ayıp olur. Oray Eğin de iyidir. İşte bütün bu trafiğin içinde “kanaat önderi” nişanı epey zedelenen ve Serdar Turgut’un bel altı uzmanlığına el atmaya çalışan sâbık sosyolog Ertuğrul Özkök, yaşının da verdiği saikle (Kimler “a” harfini atladı?) erkeklerin “yürüme” mevzuuna adım atmaya çalışmış. Sadece “çalışmış”, o kadar.

Musti ağabeyimiz, Serel Yereli ile yemek yemiş de bunu post etmişmiş. Ertuğrul Bey de incir çekirdeğini doldurmayacak bu “sosyal medya” paylaşımından yola çıkarak aklınca espri üretmeye çalışmış, bir vakitlerin büyük ve gündemi belirleyen gazetesi Hürriyet’te… Sadece “çalışmış”, hepsi bu. Ne üslup var ne “humour”!

EÖ

“Tırnak” kullanımını bilmeden “küçük ölüm” orgazma dair bomboş bir yazı (?) kaleme alacaksın, yetmeyecek, bir de “YÜSSÜZ”ü konduracaksın ve yazında çok muhteşem espriler yaptığın zannıyla “petite mort”un yamaçlarında patinaj çekip duracaksın ellisinden sonra… Ne hazin.

Serel Yereli adlı kızın “olay paylaşım”ını merak ediyorsanız burada:

https://www.youtube.com/watch?v=eFiDtOPwjoI


“En” değil!

Bu harf “ne” diye okunur.

 


“Eyç” de “ha” da değil!

Bu harf “he” diye okunur.

 


“Ka” değil!

Bu harf “ke” diye okunur.

 


Efendim, teşviki ne? Teşviki mesai mi?!

Geçen günlerde Beyaz TV’de BJK’nin eski futbolcusu Sinan Engin, Fatih Terim hakkında konuşurken birkaç kez “teşviki mesai” deyip durdu. Sinan Engin’den Arapça “teşrîkimesâi”nin* doğru yazımını da doğru telaffuzunu da beklemiyorum; lâkin anlı şanlı akademisyenlerden, gazetecilerden “teşviki mesai” gibi garabetleri duymaya tahammül edemiyorum, a benim Meisterstück Le Petit Prince Solitaire Doue Classsique dolmakalem meraklıları okurlarım.

* TDK’ye göre “iş birliği”, Dil Derneği’ne göre “işbirliği”.


Semiramis Zorlu’yu* tanır mıydınız?

 

 


“Ne kadar güzel kadın! Bir içim su, Boğaz meyhaneleri gibi derin, yumuşak, munis…”

Ahmet Hamdi Tanpınar

“Semiramis Zorlu, a voluptuous, melodramatic sculptress of Ottoman descent who has lived on Capri part-time since 1963.”

Vanity Fair, Evgenia Peretz

 


“Bi’ fotoğraf çekinebilir miyiz?”

“Bu topraklarda” Mirkelam’ın “Bi’ fotoğraf çekinebilir miyiz?” garabeti var ya, Türkçesi uf olmuş sosyal medya gülleri tarafından da marifetmiş gibi dillendirile dillendirile iyice mıhlandı Türkçemize! Yazıktır! Ayıptır! Günahtır!

Fotoğraftan korkmayın, çekinmeyin… Fotoğraf çektirin rahat rahat! Birisine fotoğraf çektirirsiniz, çekinmezsiniz! Bir de “efsane” sallamışlar: Efendim, kendi kendimizin fotoğrafını tarihe kayıt düşme eylemine “çekinmek” denirmişmiş! Yerim ben tırnaklarımı yerim! Kendi fotoğrafınızı çekersiniz, çektirirsiniz… Allah başka dert vermesin bana! N’olacak bu Fener’in durumu ya? Hadi, bi’ özbeöz çekim yapalım mı?