Ben de “gazetemi seveyim”!

İsyanım var, gazetelerin Internet sitelerinin dayanılmaz hafifliğine! En kelek okura seslenebilmek için herhalde, işi iyice ‘kötü magazine’ yatırmışlar. Basbayağı ayıp oluyor. Gazetenin kendisiyle sitesi arasında dağlar kadar fark doğuyor. Haber gibi haberi arayıp bulabilmek için çarçurların arasından sıyrılıp geçmen gerekiyor.

Domatesin faydalarını, manken bilmemne hanımın poposunu, piramitlerin fotoğrafını, bu ünlünün çocukluk resmini tanıyabildiniz mi zevzekliğini, televizyonun hangi müptezel lumpen eğlencesinin ne kadar izlendiğini, hele hele artık mide bulandıracak kadar bıktıran “Bulgar kâhin Vanga” soytarılıklarını aşacaksın ki habere gelebilesin!

Birkaç günlüğüne yurt dışındayım, izin almadığıma pişman oldum. Yazı yazmaktan yüksündüğümden değil, gazetelerimi şu sefil sitelerden izlemek zorunda kalmaktan. Basılı kâğıt ortadan kalkacakmış da, bilinen şekliyle gazete ölecekmiş de, artık herkes herşeyi bir tıkla izleyecekmiş de, istikbal ‘siber âlem’ çocuklarınınmış da… Hadi canım sen de! Çarşaf gibi açıp okuyacağım gazetelerimi istiyorum, bunların beşinci sınıf Internet baskılarını değil.

Engin Ardıç, Gazetemi seveyim, Sabah, 18.01.2012

Ulan “Ardıç Kuşu” hislerime tercüman olmuşsun. Sola sağ kroşeler çıkarıp centilmenlik dışı bel altı yumruklar çakarak geçmişine ihanet etsen de, “kültürlü hergele” Ferhan arkadaşını kızdırsan da… Bu yazıdaki saptamalarına mest oldum, ne yalan söyleyeyim.


Yorum bırakın