Monthly Archives: Ocak 2012

Afiş mafiş: Kaçıncı hüsran bu?

Kurtuluş Son Durak filminin “resmî” sitesinden Ayten Soykök’ün canlandırdığı karakter Gülnur için yapılan “art”istik bir çalışmaya bakalım. Artık yazmaktan usandığım “bi” ve “birşey” umursamazlığı berdevam burada da! Maşallah.

“Bir”deki harf düşmesini “Bi'” olarak yazmak bu kadar zor olmamalı. Hele şu “birşey” hastalığı… Ama ne! Yazacağınız şu: HAYAT Bİ’ DEĞİŞİK BİR ŞEY. Bu kadar yahu! “Bir şey”i yapıştıranları biliyoruz da… Bi’ de “herhangibir” yazanlar peyda oldu son zamanlarda! Özellikle internet âlemindeki “banner”larda bu sakat yazıma rastlıyoruz. Gönül “herhangibirşey” yazımını görmeyi de arzuluyor tabii!

“Birşey” yazanlar, “fular”ın, elbisenin de bir “şey” olduğunu düşünseler… Arapçada “nesne”yi imler, başımız sıkıştığında imdadımıza yetişen bu “şey”. Çoğulu ise “eşya”dır. “Nesneler, şeyler” demektir. Hakkınız var elbette; meşhur “Kadınım” şarkısındaki “Eşyalar toplanmış seninle birlikte, sen kadınım” sözündeki “eşyalar” yazımı, galatların en meşhurudur! Türkçe söylemek böyle bir şey işte kadınım, böyle bir şey!

“Birfular” yazmayanlar, “birelbise” yazmayanlar, “birşey” yazmakta bir beis (“sakınca, “engel” canım) görmüyorlar ne hikmetse! Kurtuluş Son Durak ise Türkçe kaçıncı durak? Bu kaçıncı hüsran?


Tabela mabela: “R”de “Süper Tasaruf”!

Şu tanımı okuyalım öncelikle: “Bir şeye sâhip olma ve sâhip olduğu şeyi istediği gibi kullanma yetkisi.” Devam edelim: “Bir nesneyi, özellikle parayı dikkatli ve idâreli kullanma, israf etmeme, tutumluluk, iktisat.” Para, mal mülk artırma (“arttırma” da olur), biriktirme de, “tasarruf” kelimesiyle karşılanır. Hiç de fuzûli işlerle uğramamış olan büyük Fuzûli, “bir kadına kocalık muamelesinde bulunma” anlamıyla da kullanmış “tasarruf” kelimesini: “Halka hûblardan visâl-i râhat-efzâdır garaz / Âşıka ancak tasarrufsuz temâşâdır garaz”

Böylesine katmanlı bir mânâ ihtiva ediyor bu nezih “tasarruf” kelimesi. Arapça “şarf“, “harcamak, döndürmek, sarfetmek”ten “teşarruf“. Tasarruf etme alışkanlığını çocukluğumuzda ailemizden ediniriz umumiyetle. Bayram harçlıklarımı bir çırpıda bitirmememi tembihlerdi annem. Balondu, tabancaydı, laklaktı, toptu vb. oyuncakların hepsini almamamı, harçlıklarımı biriktirmemi; kısacası “tasarruf” etmemi nasihat ederdi, anlayabileceğim bir şekilde. Zaman denen o devâsâ süpürgenin önüne kattığı seneler tarihin çöplüğüne gitti. (Orhan Pamuk’un “aklımın sineması”ndan kötü değil bu benzetmem değil mi?) Koca kazık halimizle şiire heves ettik her Türk genci gibi… Hevesimin (“Heves” de kepenk indirdi) lavları şiire püskürürken şair ağabeylerimden ilk ikazlar da gelmekte gecikmemişti: “Dilini eskitme. Şiirini arındır. Sözcük tasarrufu yap.” Ah o tasarruf! Ne zaman “tasarruf” kelimesini okusam/duysam, şiirdeki sözcük tasarrufu nasihatini hatırlarım. Şöyle bir şey karalamıştım: “ah tasarrufun fazileti / şiirin eli sopalı abisi / attım gitti işte son dizeyi”

“Mashattan” tesmiye edilen yere epey yakın bir yerde bulunan Office 1 Superstore adlı ofis malzemeleri, kırtasiye araç gereçleri satan mağazaya ara sıra uğrarım. Bu ziyaretlerimden birinde gördüğünüz kareyi fotoğrafladım. Dilde ve şiirde tasarruf ilkesini savunanların bu cüretkâr “tasaruf“a ne diyeceklerini merak ediyorum.

“İşin gücün mü yok be adam” bakışlarına mâruz kaldınız mı hiç? “Sandaviç, sandeviç, sandöviç” yazımlarının yanlışlığını gayet munis bir lisanla söylediğim büfe/restoran ilgilileri, “işsiz güçsüz adam” ve “aklından zoru olan adam” konumumun altını kalın kalın çizerler. Ek olarak, “uzaylı yaratık gören adam” bakışları da sıklıkla karşılaştığım bir bakış şeklidir. Eee, ne de olsa bakışlarının, davranışlarının mutasarrıfı onlar!