Ayniyle vâkî: Taksici

“Caddebostan Migros var ya abi… Oradan üç kız aldım. Yaşları on altı veya on yedi… Barlar sokağı diye bir yer var şimdi orada. Oradan çıkmışlar. Bindiler. İlk önce İdealtepe’ye gideceğiz… Sordum. Sonra nereye? Atalar’a abi, dedi yanıma oturan. Peki, dedim. Baktım, biri oturamıyor. Yani kıçının üstüne oturamıyor abi! Anladın? Yanıma oturan mini etek giymişti. Arkadakilere dikiz aynasından baktım. Birinin gözleri dışarı çıkacaktı sanki. ‘Sigara’ içmiş. Öbürünün yaka bağır açık, göğüsler haşat. Abi, Bahariye’de kilisenin arkası daha beter! Her sabah prezervatif süpürmekten bıktık, diyor abi arkadaşım. Neyse abi. Yanımdaki bana döndü. Abi, bira içtim de… Ağzım kokuyor mu, bi’ baksana, dedi. Ne koklayacağım senin ağzını, dedim. Yavaşladım. Bak, kızım dedim. Benim senden büyük üniversiteye giden kızım var. Sana da ‘kızım’ diyorum, iyi dinle beni… Bu tuttuğunuz yol iyi yol değil. Böyle giderseniz orospu olursunuz… Yazık değil mi size? Kızım ben bu havada paltoyla zor duruyorum, üşümüyor musun böyle minicik etekle? Hiç ses yok abi. İdealtepe’ye geldim. İkisi indi. Yirmi üç lira yazdı taksimetre. Yirmi lira aldım. Diğerine şöyle bir alıcı gözüyle baktım. Sordum yine de… Devam edeceğim. Paran var mı? Paraya gerek mi var, der demez, hadi kızım sen in burada, deyip indirdim kızı abi.”


Yorum bırakın