Birkaç gün önce Bintaş markete uğradım. Biraz kahvaltılık, biraz da kuruyemiş doldurdum dört tekerlekli el arabasına. Kredi kartımı kasiyere uzatırken, gözüm eski bir akrabaya ilişti. Tebessümle uzattım elimi. İki tane aldım. Kasiyere verdim. Barkodunu okuttu. Avcuma aldım. Önce avcum, sonra kalbim karıncalandı. Hey gidi günler hey!
Hem “iyi niyetli” hem naif. “Naif” ile “nahif”i karıştıran varsa 2012’de, ne mutlu bize! Can çekişen, hatıra deposu bu iki güzide kelimeye bir hayat öpücüğü vermek istemez misiniz?
Haydi, ne çıkarsa bahtınıza!
11 Mar 2012 at 8:45 PM
naive mi naif mi bir şeyler duymuştuk da, ne yalan söyleyelim nahif’i duymamıştık. Üzgünüm ; P.Safa külliyatını bitirmek lazım demek ki…
12 Mar 2012 at 9:01 AM
“Naif” kelimesi diller arasındaki alışverişin şahane bir örneğidir. İngilizce “naive”; sade, doğal, saf demektir. Latince “nativus”tan (“doğuştan”, “doğal”) türemiştir. Arapçası da “naif”tir.
“Naturası sağlam” dediğini çok işitmişimdir aile büyüklerimden. İnsanın doğuştan gelen yapısına “natura” denir. Fransızca “naturel” ise artık Türkçeleşmiş ve “natürel” olarak “doğal”, “tabiata uygun” anlamlarında kullanılmaktadır.
“Nahif” kelimesi Arapça “nehafet”ten türemiştir. Zayıf olma halini anlatır. Bünye de (“bina” > “binye” > “bünye”) unutulmaktadır yavaş yavaş. “Nahîfü’l bünye” ise “vücut yapısı zayıf olan kişi” demektir.
Reşat Nuri Güntekin, Ahmet Hamdi Tanpınar ve Yahya Kemal de okunmalı.