İşlenmiş yer fıstığı… Tuzlu… Yanında şekerli, asitli bir meşrubat… Üstüne de çikolata kaplı sandviç bisküvi… Bu üçlüyle “müşteri onayı” sürecinin cinini alıyoruz. Nasıl? Gülse Birsel’in pek moda dizisi, çok konserve kahkahalı yeni “cit-com”undaki gibi “ürün yerleştirme” vahşiliği, görgüsüzlüğü yok burada! Bu arada… Oyunculuklar bir “cit-com” için iyi! Türkçeyi bozan, Türkçenin dil mantığına aykırı saçma kullanımlarla (“adamın dibi”) popülaritesini arttıran “Yalan Dünya” benzetmesini reklam sektörü için de kullanabilir miyiz? O da yalan, bu da yalan… Var git, sen onaylan!
Ne diyordum, ne ediyordum? Ajanstasınız. Saat “talk show” vakitleri… Öğle yemeğinde midenize yolladığınız sucuklu kaşarlı pide iyice yayılmış yollandığı yerde. Güzel. Ayran yayık ayranı değil. Sulu zırtlak beyazlık. Beyaz yakalıların ağzına laaayık! İnekleri dans mans ediyor. Tövbe, tövbe! Neyse. Bir de ajansta müşterinin onayını mı beklemektesiniz? O daha da güzel! Bozukluklarınızı atın türlü çikolatanın, gofretin, meşrubatın bulunduğu otomata… Matah bir şey değil ha! Otomatik bakkal! Veresiye yok! Ölesiye makine! Ölesiye mersiye!
Efenim, “Femen kızları”na bir külot firması sponsor muymuş neymiş! Bozmayın ağzınızı reca ederim. Sizi irca ederim. İcra değil, irca. Şu yalan dolan dünyaya kim sponsor şimdi? “Yalan Dünya”da ne vakıt (farkındayım “ı”) bir prezervatif markası diziye yerleştirilecek acıbağa? Fırlama nesil bunu dolamış şeyine… Eeee, diline…
Yemeğe bak! Ye, ye, yeah! Gül konservelerce, konservatif imece… Yeah! Hadi, bak burası enlem boylam, boylu boyunca kesmece! Durma, oh yeah! Taner vardı bi’ ara sahi, n’oldu Saba abla, he?
Yorum bırakın