Kaan Ertem’in “Öğreten Adam”ını çok severdim. Ne zamandır Penguen menguen, Uykusuz muykusuz, Leman meman satın almıyorum bayilerden; ajansta otlakçılık yapıyorum. Kadıköy-Beşiktaş vapuruna binmeyi bıraktığımdan beri bu böyle. Türkçenin sallapati kullanımı, giderek “piç” bir lisana dönüşmesi, ruhunu, rengini, tadını tuzunu kaybetmesi benim de dengemi kaybetmeme yol açtı. Delirmiyorum artık, oldum resmen delirium! Hasbelkader önce fakir kitabımda, daha sonra bu mecrada ve Facebook-RYD/Türkçe Bilgisi’nde yıllarca hem çalıp hem de söyledim. Zerre kabilinden bir etkim olduğunu gördüm, Türkçenin doğru dürüst kullanımına dair. Hiç yoktan iyidir demek acı ama öyle.
Hayatın hayhuyu içinde Türkçe ve Türkçenin kullanımına gösterilmesi gereken hassasiyet, öncelikler listesinde ilk 10’a giremiyor. Ev, araba, paralı bir eş gibi kriterlerden sıra Türkçeye gelemiyor. İşi doğru, temiz, derli toplu Türkçe kullanmak olan meslek erbabı da elle gelen düğün bayram zihniyetiyle bırakın Türkçeyi nüanslarıyla kullanmayı, Türkçenin temel kurallarını dahi eze çiğneye sağa sola fışkırtır oldu artık. Hele gazeteler, hele hele gazeteciler… Gazeteciler ile reklamcılar el ele tribünlere!
12 Mart 2014 tarihli Haber Türk adlı gazetenin bir haber başlığı bu: Boşanan annesiyle korumasını öldürdü. Biri, boşanan annesiyle birlik olmuş ve korumasını öldürmüş… mü? Dikkatinizi “annesiyle” kelimesine verin. Oradaki “ile” bağlaç mı, yoksa edat mı? Bağlaç olan “ile”yi ayrı yazmaya dikkat edenlere Martin Eden hediye eden yok tabii! Edat olan “ile”nin ise kendinden önce gelen kelimeye kaynaştırılmasına özen gösterenlere Özen Film’den %10 indirim de yok maalesef!
Daha önceki bir yazımda, bu “ile” mevzuuna parmak basmış ve pratik bir yöntem göstermiştim: “İle”nin olduğu yere “ve” koyup bakın; anlam bozulmuyorsa bağlaçtır, anlam bozuluyorsa zaten hiç senin olmamıştır! Deneyelim: Boşanan annesi ve korumasını öldürdü.
Koskoca Haber Türk ve koskoca Haber Türk’ün kadrosunda, Tarihin Arka Odası’nda “atanma bekleyen öğretmenler”in e-posta yazarken kullandığı bozuk Türkçeye, berbat imlâya demediğini bırakmayan bir Murat Bardakçı varken, bu özensiz haber başlığı hiç mi hiç yakışık almamış doğrusu. Tencerenin dibi tutmuş ki ne tutmuş! Of, şimdi dinlemek vardı Tangerine Dream! Kahrolsun kafiyeler ve onun yılmaz savunucuları raklemcılar! Sizi şimdi, bu herif bunu niçin “eğik” yazmış, acaba ne gibi bir cinlik yapmaya çalışmış, alt metin teraneleriyle Enis Batur’sal sallara bindirip ta Paris’lere kadar götürmeye gönlüm elvermez. A. Alvarez, tabii ki “el vermez” değil. Şu isim yeter zannımca. Bkz. Erol Batislam.
Söz konusu gazetenin bu haber için atacağı başlığın nasıl olması gerektiğini yazıp bu çok bilmiş, az pişmiş (sakın ola, “çok bilmiş ve fakat az pişmiş” yazmadım diye “entel” üsluptan taviz verdiğimi düşünmeyin; o “ve fakat” beni değil de Türkçeyi bozar) yazıya bir nihayet vereyim: Boşanan annesi ile korumasını öldürdü. Bu başlıkta da bir “ek” hatası var esasen, biraz daha nüans pertavsızıyla bakarsak başlığa. Çok uzattım, keseyim. Ben şu başlığı atardım: Boşanan annesini ve korumasını öldürdü.

13 Mar 2014 at 3:34 PM
Neden artik kadikoy vapuruna binmiosun?
“Delirium” benzetmesinde yere dustum. Super!
“anlam bozulmuyorsa bağlaçtır, anlam bozuluyorsa zaten hiç senin olmamıştır” tipi ince esprilerine benim gibi ‘kurban’ olan kac kisi var acep?
Not: cevirimde varsaymak’i ayri yazdigim icin pesinen ozur! Bugun fark ettim :-((
Sent from my iPhone
>
13 Mar 2014 at 7:19 PM
Sevgili Banu, ne kadar zarifsin. İltifatlarını sevgiyle bağrıma basıyorum. Çok teşekkür ederim. “Kurban” adedi inan ki, bir elin parmaklarını geçmiyordur. Gülten Akın’ın o ölümsüz dizesi: Ah, kimselerin vakti yok/Durup ince şeyleri anlamaya. Ben de senin inceliğine “kurban” olayım.