3+1= Léon

Hani bazı şairler vardır… Tek kitapla “kült” olurlar… Tıpkı Ahmed Arif gibi… Hasretinden prangalar eskitiyoruz yıllar yılı! Bir de ismi pek geçmeyen Halim Şefik vardır. Kitabının adı: Otopsi. Neredeyse senede iki şiir kitabı çıkaran küçük İskender’in şiir kitaplarının çetelesini tutmadım ama rahatlıkla 50’yi bulmuştur. Onca şiir kitabına rağmen benim için “tek bir” kitabı vardır: Gözlerim Sığmıyor Yüzüme. Diğer şiir kitapları, bu kitabının “variation”larıdır kanaatimce.

Kimi aktörler ve aktrisler de böyledir. Onların da onlarca filmi vardır ama benim için “tek bir” filmleri vardır. İşte Jean Reno! Onun “tek bir” filmi vardır: Léon. Kezâ 13 yaşındaki haliyle ve boyundan büyük oyunculuğuyla Natalie Portman. Bu isimlere aynı filmden Gary Oldman’ı da eklemem gerek. Bu isimlerin benim nazarımda başka filmleri yoktur ve kolay kolay da olmayacaktır. Elbette sözlerim son tahlilde çok çok “kişisel” yorumlardır ve itiraz hakkınız sonuna kadar açıktır.

4 dakika 43 saniyede Léon ancak bu kadar güzel özetlenebilirdi. Bakın “kısa özet” gibi bir ucubeye siz de sakın ola yüz vermeyin, varsın TRT’nin spor spikerleri doya doya “kısa özet” desin dursun. 1993 çıkışlı Ten Summoner’s Tales’in insanı darmadağın eden “Shape of My Heart” adlı parçanın bestecisi olarak sadece Sting’in adı geçer; fakat müzikal serüveninin sağlam yol arkadaşı gitarist Dominic Miller’ın adı ne hikmetse geçmez sağda solda! Hiç değilse bu platformda hakkını verip adını telaffuz edelim bu usta müzisyenin.

“Shape of My Heart” eşliğinde Léon’u çok ekonomik bir kurguyla özetleyen bu videoyu filmin tutkunlarına hararetle tavsiye ediyorum. Unutmadan, Luc Besson da “tek filmi” olan bir yönetmendir, affetsin beni ama hâlâ öyle. Léon‘dur onun filmi, Lucy değil.


3 responses to “3+1= Léon

  • hakikivladimir adlı kullanıcının avatarı hakikivladimir

    Filmi ilk kez Süreyya Sineması’nda izlemiştim. Finalde, artık çalabileceği kapıların kapandığını idrak emiş buluna küçük kız, elindeki saksı çiçeği ile gelir o koskocaman gölgeli ağacın altına; tam o sırada Sting’in albümünde sevdiğim şarkılardan birisi olan “Shape of my heart” başlar. Şarkının sözleri işte o anda anlamını buldu benim için. Kağıtları dağıtan adam ete kemipe büründü sanki. Söz, müzik ve film; hepsi birbirini finalde tamamladılar. Bu film, bu şarkı ile bitmeseydi yarım kalırdı. Sırf o sahne yüzünden filmi yıllarca yeniden izlemedim. .

    Gary Oldman konusunda sizinle hemen hemen aynı fikirdeyim, üstelik bu filmdeki kötü polis rolü adamın kariyerinin orta yerine bri engel gibi dikildi. Başka bir rol kapamadı uzun süre. Ancak “Romeo Bleeding”i izlemediyseniz oradaki haline bir bakın derim. Mamafih yine kötü polis.

    • adnanalgin adlı kullanıcının avatarı adnanalgin

      Değerli katkınız için teşekkür ederim. Oyuncu seçimi, yönetmenin becerisi, teknik altyapı… Hepsi mükemmel bir harman oluşturmuştu bu filmde. Çok sağlam bir film/di. Filmin müziklerini yapan Eric Serra da çok iyi bir “film müziği” ustasıdır. “Le Grand Bleu”nun müzikleri unutulabilir mi? Sting ile Dominic Miller ortak bestesi “Shape of My Heart” ise sadece müziğiyle insanın boğazını düğümlemeyi beceren nadir bestelerdendir. Sözler ise ayrı bir âlem!

      Tavsiyenizi dikkate alacağım. “Romeo is Bleeding”in “cast”ı bile filme ilgi göstermeye yeter. Başta Gary Oldman olmak üzere Lena Olin (“Varolmanın Dayanılmaz Hafifliği”), Roy Scheider (“Jaws”) ve Juliette Lewis (Katil Doğanlar”) büyük beklenti yaratıyor. Filmin yönetmeni Peter Medak ise hatırımda “Kaygısızlar” adlı diziyle belleğime kazınmış bir yönetmen. “Romeo Bleeding”in müziklerini de Mark Isham yapmış meğer! Bu da filmi seyretmek için bir sebep teşkil ediyor. Puslu trompetiyle bir Jon Hassell olmasa da1990 tarihli “Mark Isham” albümüne Tanita Tikaram’ı konuk ettiği “sidi”sini az döndürmemişimdir CD Player’ımda! Katkınız ve film tavsiyeniz için tekrar teşekkür ederim.

  • hakikivladimir adlı kullanıcının avatarı hakikivladimir

    İsmi yanlış vermişim pardon, kontrol edince farkına vardım: “Romeo is Bleeding” olacaktı, ama siz bulmuşsunuz zaten. Eric Serra’nın ismini Le Grand Bleu’yu izlediğimden beri takibime aldım. Filmin atmosferine katkısı müzisyenlerden.

    Romeo filmi sonrasında Lena Olin ismi “zihnime sinema perdesinde izlediğim en belalı kadın” olarak kazındı. Film ile ilgili beklentileriniz boşa çıkmayacak, göreceksiniz. İyi günler dilerim.

adnanalgin için bir cevap yazın Cevabı iptal et