Monthly Archives: Ağustos 2020

Öyle “Dada”yla, “Kabarett” yazmakla olmuyor bu işler!

Öncelikle şu “çok bilmiş” cümleleri bi’ okuyalım mı?

Okan Bayülgen’i bilmeyeniniz yoktur. Her şeyden öte iyi bir tiyatro oyuncusu olduğunu düşünürüm “entel”liğini her fırsatta yüzümüze tokat gibi çarpan Okan Bayülgen’in.

TV ekranlarında yaş aldı. Eh, biz de yaşlandık onunla. Gece Kuşu oldu programının adı. Zaga oldu. Televizyon Çocuğu da oldu. Uykusuzlar Kulübü de… Disko Kralı da… Durmadan format atıyordu gece mesaisine… Dada da olmuştu tabii programının adı, Fransa’nın kültürel ikliminde demlenmiş biri sıfatıyla… Televizyona “aptal kutusu” muamelesi yapa yapa televizyona iş yaptı yıllarca. İzm’lerden izm beğen deseler kültürel dairede, “dadaizm”e reyini veren biridir ya bu satırların yazarı… En çok da Dada adını sevmiştim.

Yıllar içinde o eski “ayrıksı” havasından uzaklaşıp magazinel sulara yelken açtığında ben de ona el sallıyordum McLuhan’ın adasından… Eş dost takımından şarkıcı türkücü, numeroloji, “meleksi terapi” tayfasıyla al gülüm ver gülüm programlarıyla epey irtifa kaybetti. Kaybettik onu.

Şehrin “entelektüel abisi” olarak bir mekân açmasını bekliyordum. İyi bir dünyalık yaptı haliyle. Kazandıklarını çarçur etmeyip bir “complex” açmış Şişli’de: Dada Salon. İyi yapmış. “Bar”, “Kabarett”, “Club”, “Brasserie & Sahrap” adlarında kompartımanların olduğu bir “entelektüel mekân” demekte beis yok. Reklamcılar, sinemacılar, televizyoncular, kapaklarında Yeşilçam filmlerinden apartılmış, renkli Adile Naşit, Şener Şen, Münir Özkul figürlerinin bulunduğu tabloid kültür dergilerinin müdavimi gençlerin bazıları için de “statü” sembolü bir uğrak yeri…

Şimdi… Girişteki “görsel”e geliyorum. “Hakkı ağabeyi, ‘aklımı’, ‘hafızamı’, ‘gençliğimi’ yitirdim. O bana gidenleri anlattı ben de yeni gelenlere onu anlatacağım.” yazmıştı Okan Bey, Hakkı Devrim 15 Haziran 2016’da terk-i dünya eylediğinde Twitter’da.

Okan Bey’in Hakkı Devrim’li Medya Kralı gerçekten de “kral” bi’ programdı Türkçe hassasiyetini göz önünde bulundurması bakımından. Okan Bey’in en azından böyle bir hizmeti olmuştur. Sezar’ın hakkı Sezar’a!

Ne ki merhum Hakkı Devrim’in kemiklerini sızlatan yalapşap noktalama ve yazım hatalarıyla Okan Bayülgen (veya bu web sitesini hazırlayan sorumsuzlar) Türkçenin çanına ot tıkamışlardır büyük bir aymazlıkla! Ayıptır, yazıktır, günahtır!

“Şaşalı” ne demek Allah aşkına? Ya “mekan”a ne demeli? Reklam ajanslarında “reklam yazarı” olarak staj yapanların ortak sorusudur: Şapka kalkmamış mıydı? Osmanlıca mı?! Geçiniz. “Sıra dışı mekanı gerçekleştirmek”e ne diyelim? Öyle bir durumdayız ki neredeyse çişimizi gerçekleştireceğiz millî birlik ve beraberlik içinde! Kontrollerini gerçekleştiren müşteri temsilcilerine selam olsun!

Ooo, “after show mekan” da varmış! “Okan Bayülgen’in beynindekileri gerçekleştirdiği bir hayal dünyası” imiş! Bakınız, şu “gerçekleştirmek” ne kadar da kullanışlı bir söz/cük! Şakaklarımda bir zonklama gerçekleşiyor şu anda! Hele hele “şundan şuna, bundan buna” yelpazesinde iki unsur arasına virgül konmayacağını bilememek Hakkı ağabeyimize yapılan büyük bir ihanet değil de nedir! “İçindeki dev kütüphanesinden pirinç balkonlu sahnesine,” yazmak “gerçekleştirilmesi” epey güç bir iş olmalı.

Hakkı ağabeyimizin ruhu muazzep olmasın. O muzip ve babacan tavrıyla, kalın çerçeveli gözlüğünün üstünden attığı nazarlarla şu garabet hataların tashih edilmesini bekliyor Hakkı abi… E, hadi!