“Tanrı’nın ilk yarattığı şey yolculuktu, ardından kuşku geldi ve sonra da nostalji.”
Ulysses’ Gaze
Sinemayı sanat mertebesine yükseltenlerden usta yönetmen Theo Angelopoulos saçma sapan bir trafik kazasında hayatını kaybetti. Başta ailesine, filmlerinin sadık yol arkadaşı Eleni Karaindrou’ya ve uzun planlarına meftun tutkunlarına başsağlığı diliyorum. Dinince dinlensin, toprağı bol olsun.
Unutulmaz filmlere imza attı. “Yolculuk” temasıyla temas etti ruhlarımıza. Şimdi, nerede okudum hatırlamıyorum, şöyle bir sözdü hafızam bana oyun oynamıyorsa: Şiirsel lafazanlıklardan hiç hoşlanmam. Cezmi Ersözümtırak “hisli duygular”a kayma ihtimalim çok fazla. Ne de olsa üzgünüm. Büyük bir sinema dâhisini kaybettik.
Diyeceğim şu: Onun filmlerini elde patlamış mısır ve meşrubat eşliğinde seyredemezsiniz. Hollywood sinemasının delicesine bir kurguyla, akla hayale gelmedik görsel efektlerle ambalajlayıp 2 ve 3 boyutlu olarak piyasaya sürdüğü filmlerle tütsülenmiş beyinlere Theo Angelopoulos filmleri birkaç numara büyük geldiği gibi, Nuri Bilge Ceylan’a da münasip görülen “sanat filmi” payesiyle onurlandırılıverir.
“Ulises’in Bakışı” yerine, hatalı bir çeviriyle “Ulis’in Bakışı” olarak sinemalarımızda da yer bulan bu
filmdeki o ünlü Lenin heykelinin gemiye nakli ve heykelin yatık bir halde gemide yol alışı… Metaforik bu plan ve büyük “theme score” ustası Eleni Karaindrolu’nun müzikleri enfes bir görsel-sessel şölendir. Hangi birini saymalı! “Landscape in the Mist”, “Voyage to Cythera”, “The Suspended Step of the Stork”, “Dust of Time”, “The Bee Keeper” (Eleni Karaindrou’nun, Jan Garbarek’i yanına aldığını öğrendiğimde koşarcasına gitmiştim Emek’e), “Eternity and a Day”…
Sinemanın düşünen, “entelektüel” yönetmenlerindendi. Düşünceyi, düşünmeyi, kafa yormayı lanetleyen bir ülkede yeterince ilgiye mazhar olmadı. Türk gençliği, ata yadigârı “Rap müziği”yle eski futbolcu, şarkıcı ve dünün acar futbol-magazin muhabiri, bugünün “samimi” televizyon programı yapımcısından oluşan jüriye kendini beğendirip içinde bulunduğu hayattan yırtma telaşındadır çünkü.
Bu büyük ustanın filmlerinden, 15 dakika dizi, 5 dakika reklam periyodunda seyir terbiyesi almışlar ile uzun planlara, ağır, durağan, neredeyse tiyatrovâri sahne düzenlemelerine tahammül edemeyenlerin uzak durması gerektiğini söylemek pek garip olmaz. “Sanat filmi” gibi bir “tür” icat eden yurdum insanı için “Berlin Kaplanı” pek yakında… Rahatına düşkünler, ulan sabahtan akşama işte beynim şeediliyor, bir de elin gâvuru ne demiş diye oturup bulmaca mı çözücem, diyenler için “Sülüman” da her hafta huzurlarınızda!
Divân’ı “kanepe” zanneden bir nesle, Theo Angelopoulos filmlerini anlatmak ne kadar da güç. “Zamanın Tozu”nu almaya çalışanlara selam olsun!
Yorum bırakın