
Category Archives: Uncategorized
Çok kötü “çakıldı”!

Ara ara “akıllı” cep telefonumdan, yine “akıllı” algoritmaların yönlendirdiği haberlere göz gezdirdiğimi bilmeyen yoktur zannederim. SEO tabanlı tabansızların biz tüketicileri kendi mecralarına çekmek için yapmadığı şaklabanlığın kalmadığını da bilmeyeniniz yoktur elbette.
İki gün önce bu şaklabanlık numunelerinden birine daha denk geldim. “Altın fiyatları ÇAKILDI” yazmışlar. “Altın” ve “çakıldı”, hem de nal gibi “ÇAKILDI”! Oltaya gelirseniz eğer… O gün gram altındaki düşüş ne kadardı biliyor musunuz? Tamı tamına %0,49!
Hadise çakıldı değil mi?
Her şey ucuzluyordu…

“Yazma ve okuma ıslerini” seviyor, para kazanırken “algı yukseltmek icin yapmak istiyor” bu hanım kızımız… Bunları da “redaktör” sıfatıyla yapacağını ifade etmeye çalışmış. Yasin Obuz “sanatçı” ise bu kızcağız da elbette “redaktör” olacaktır, ne bekliyordunuz ki!
Çeşm-i insâf kadar kâmile mîzân olmaz / Kişi noksânını bilmek gibi irfân olmaz
Tâlib
Reklam meklam: Eti Browni ile ING keyfi!
Şu reklamverenlerin “celebrity” merakı ve “marka yüzü”ndeki şaşkın tutumları, yazmaya gerek yok, en çok “ünlü”lere yarıyor elbette. Bu “marka yüzsüzlüğü”nden en çok Burcu Esmersoy ekmek yemiştir, artık hangi firmaların “marka yüzü” olarak banka cüzdanını dolduruyor, takip etmiyorum açıkçası.

“Hayata daha çok zaman” ayırıp banka hesabını doldururken Ezgi de Eti Browni’sini doya doya ısırabilir artık! Oooh, afiyet şeker olsun!

Cahil cesur olur. Kendini de bilmez, haddini de…



Bu üç adet ilanı da “armut.com”dan aldım. “İhtiyacın olan hizmete kolayca ulaş, bekleyen işlerini hallet” sloganıyla boyacıdan tutun da nakliye hizmetlerine, temizlikçilerden tutun da metin yazarlığına kadar aradığınız hizmeti bulabildiğiniz bir platform.
Neresinden tutup başlayalım? Daha “-de/-da” ekini nasıl kullanacağını bilmeyenlerin metin yazarlığına kalkışmasındaki büyük cesareti mi yazalım? “Edebiyat fakültesi son sınıf öğrencisi”nin sosyal medyada fink atarken yazdıklarını kontrol etmeden aklına eseni rahatça yazmasından aldığı o devâsâ öz güvenin aklını felç etmesini mi? Üstüne üstlük bu kendini bilmeyen genç, hem edebiyat fakültesinde okuduğunu yazıyor hem “sosyal medyada” yazamıyor! Üç satırlık iş arama ilanında nokta koyduktan sonra büyük harfle cümleye başlayamayan birine kim, niçin güvensin? Bu sarhoşluk içinde sosyal medyada metin yazarlığı işine (!) talip olabilmek çok büyük bir cesaret!
Üçü de maşallah çok “özentili”ler! Yahu, bir dijital platformda iş aramak için yola koyuluyorsun ve göndereceğin üç dört satırı ölümüne kontrol etmeyi savsaklıyorsun, sen ne biçim bir metin yazarı adayısın kardeşim! Memlekette öylesine bir çürüme var ki! Edebiyat iki seksen yerlerde… Siyaset kayıkçı kavgası… Aşklar sünepe… Âşıklar cıvık mı cıvık… Ekonomi bitik… Gazetecilik amigoluğa dönüşmüş… Ahlak bitik, yerine koydukları etik… En mühimi insanlık bitik mi bitik! E, bu durumda da ister 2000’li yılların gençliği deyin ister Z kuşağı, netice bu iş ilanlarında ayan beyan ortada.
Tâlib ile metin yazarlığına talip olanlara ve olacaklara bir sır verelim:
Çeşm-i insâf kadar kâmile mîzân olmaz / Kişi noksânını bilmek gibi irfân olmaz
Cem Yılmaz tarikatı ve müritleri
“Yapım kalitesi, sinematografi, Protagonist akılda kalıcı ‘yerel’ karakterler, klişe hikayelerden tavşan çıkartabilme yaratıcılığı ve repliklerde üretilebilen popüler kültür dili açısından Cem Yılmaz sinemasının bir kısmı gelecekte etnografya belgeseli niteliğindedir. Evrensellik?” diye bir tweet atmış 7 Mart 2021’de Ceyhun C. Canbazoğlu.
Cem Yılmaz da bu tweet’e aynen şöyle cevap vermiş: “Evrenselliği sana bahşettim.Hemen çalışmalara başla.Ceyhun Ezberoğlu.”
Cem Yılmaz’ın bu cevabına hayranları 139 adet cevapla destek vermiş, C. Yılmaz filmlerini eleştirme “hadsizliğini” yapan C. C. Canbazoğlu da o çok iyi bildiğimiz sosyal medya lincine mâruz kalmış. Ne entelliği kalmış ne davarlığı… Sosyal medya adı verilen bu değneksiz köyde yer almamakta ne kadar haklı olduğumu bir kez daha gördüm. 43 retweet yapılmış, 2,3 B de “kalp” bırakılmış.
Post-modern bir “şeyh-mürit” ilişkisidir iliklerimize kadar işleyen, bu “tweet” muharebesinde gördüğümüz. Cem Yılmaz’ın filmlerine zinhar laf edilemez, eleştirilemez! Niye? Ki bu satırları Cem Yılmaz’ın stand-up gösterilerini defalarca seyretmiş, zekice esprilerine karın kası felç olacak kadar gülmüş, filmlerini keyifle seyretmiş biri yazıyor, dikkatlerden kaçmasın. Kim ki sanatın bir dalında üretim yapar, o kişi eleştirilmeyi de göze alır, almalıdır. Ötesi kibirdir.
Bu memlekette entelektüel birikime kanlı, gözü dönmüş bir öfke var! Efendim, niçin “protagonist” demişmiş? Sana mı soracağız zihin dünyamızdaki bir fikri yazıya dökerken kullanacağımız kelimeleri? Eleştirmek suç, bir de eleştirilen sanatçının hayranlarının kültürel birikimlerini gözeten “light” bir üslup kullanacağız! Başka bir arzunuz var mıydı? Sorsanız bu Cem Yılmaz müritlerine, hepsi de sapına kadar demokrattırlar! Sevsinler, canlarım benim!
Bu memlekette riyakârlık kapalı gişedir! Herkes işine nasıl geliyorsa öyle konumlanır, ötesi boş laf! C. C. Canbazoğlu, C. Yılmaz’ın filmlerindeki “evrensel” dokunuşu eksik bulmuş olabilir. İran sinemasının “baba” yönetmenlerinin filmlerinden yerellik fışkırır; fakat evrenseldir. C. Yılmaz’ın komedi anlayışı fazlasıyla “yerel”dir ve bu “yerel”likle evrensel ölçekte sinematografik başarı kazanması mucizedir.
Cem Yılmaz’ın yıllardan beri devam eden “stand-up”ları başarılıdır. Bazı filmlerindeki oyunculuğu da çok iyidir, iyi bir oyunculuk hamuru vardır. Bütün bunlara rağmen Cem Yılmaz ELEŞTİRİLEMEZ bir tanrı değildir! Ki pek çok insan kendi meşrebine göre kâinatın bir yaratıcısı olup olmadığından başlayıp o “yaratıcı”yı eleştirebilmektedir de… CMYLMZ’nin bu dokunulmazlığının kaynağı nedir? En ufak ve edepli eleştiriye bu tahammülsüzlük niyedir? Kim ki icra ettiği sanatta tanrılaştırılır, tehlike de o anda başlar.
“Şerefli dönek” Ertuğrul Özkök ve maddî hataları
“Ayrıksı” ve “aykırı” konularla çelik çomak oynayan “şerefli dönek” Ertuğrul Özkök, Hürriyet gazetesindeki bugünkü (12 Mart 2021) köşesinde “OĞUZ ATAY’IN GÜNLÜĞÜ OLAYI BÜYÜYOR, İŞTE GELEN YENİ BİLGİLER” başlığında “Önce bir düzeltme. Dün yanlışlıkla Oğuz Atay’ın Yeniköy’de evinde öldüğünü yazmıştım. Ancak Atay bir arkadaşının evinde ölmüş.” düzeltmesini yapmış.
Bir gün önce de şunu yazmıştı: “BARLAS ÖZARIKÇA: Kütüphaneci, roman yazarı ve gazeteci. Cumhuriyet gazetesinde düzeltmen olarak çalıştı. Varlık dergisinde “Seks Aşkı Öper” ve “Ayna Giyinen Şişko” başlıklı denemeleri yayınlandı.”
“Upper (Yukarı) Cihangir dedektifliği” yapmaktan maddî hata manyağı olmuş vaziyette kendileri maalesef. Seks Aşkı Öper 1992, Aşkı Giyinen Şişko ise 1999 tarihli KİTAPLARIDIR Barlas Özarıkça’nın Ertuğrul Bey.
Ne kadar “şerefli dönek” olsa da Cihangir entelektüelliğinin dışına çıkamasa da andropozun getirdiği fasit dairede kıvranıp dursa da yazıların dibindeki “KATKIDA BULUNANLAR” başlığını takdirle karşıladığımı belirtmem gerekiyor. Belirtmem gerekiyor; çünkü -özellikle reklam sektöründe- bir düzelt-men “invisible man”dir.
José ortaladı, Ortega y Gasset çaktı!
“Büyükbabalarımızdan daha rezil olan babalarımız, kendilerinden daha rezil olan bizleri dünyaya getirdiler ve bizler ise bizden de soysuz nesiller dünyaya getireceğiz.”
José Ortega y Gasset
