Siz şimdi bırakın Burcu’yu murcuyu! Neymiş, memleketin “sarışın” kadın âşığı “erkeg”lerinin hayal dünyasını, feci diksiyonuyla ve bir sunucunun “olmazsa olmaz”ı; kulak okşayan, pürüzsüz, yumuşak ses tonu bakımından fakir mi fakir, pürtüklü ses rengiyle ekranları işgal eden bir “spor spikeri”, erkekler için üretilmiş vücut deodoranı reklamında sözüm ona “interaktif” şirinlikler yapıp muzır mânâ denizlerinde kulaç attıracak kimi esprilerle “seksi”liğini konuşturuyormuş… Tabii ite kaka, makyajlaya bir kadın ne kadar “seksi spiker” olabilirse, o da o nispette… Burcu Hanım’ın “pablik rileyşıns”ı epey kuvvetli.
NTV’nin “yüzü güzel” sunucu kontenjanındaki Kâmile Burcu Esmersoy, bilindiği gibi 1997’de Japonya’dan “Dostluk Güzeli” unvanıyla döndü memleketimize. Zaten, “ciddi” bir haber kanalında “spiker” olabilmek için ön koşullardan biri, manken olmanız veya güzellik yarışmalarında ne ad altında olursa olsun bir “derece” yapmanızdır. Güzellik yarışmalarından gelip de kendini geliştiren, önemli mesafe kateden bir “spiker” olarak Jülide Ateş’i örnek gösterebiliriz.
Web sitesindeki “Dialog Spikerlik ve Sunuculuk Okulu’nu derece ile bitirdi.” cümlesini okuduğumuzda, sormamız icap ediyor: Ne derecesi bu? Arsen-Can Gürzap ikilisinden “geçer not” alması mucize bu feci diksiyonuyla, Kâmile Burcu Esmersoy’un. Kâzım Akşar ile Yalçın Boratap’
dan da kezâ… Elini kolunu, izleyicinin dikkatini dağıtırcasına sallaması, peşinden atlı kovalıyor gibi sözcükleri eze eze haber sunması, denetimsiz jestleri, mimikleriyle, ekranda haber sunacak en son kişi olması gereken Kâmile Burcu Esmersoy’daki karşı konulmaz “cazibe”nin kaynağı nedir, nerededir acaba?
Ancak, Kâmile Burcu Esmersoy gibi sadece “estetik-kozmetik” hususiyetiyle “spiker” olarak istihdam edilen o kadar çok kadınımız kızımız var ki “tematik” kanallarda, berbat telaffuzlarıyla saç baş yolduran… Devir imaj devri! Saçının rengi, giydiği eteğin boyu, kaşını kaldırışı, dekoltesi… “En Fıstık Spor Spikerleri” listesinde yer almasını gururla duyuran Burcu Hanım’ın ASLÎ işinin elindeki haber metnini hatasız, teklemeden, temiz bir diksiyonla okuması gerektiğini hatırlatır, “fıstık”lığın sunuculuğun biricik şartı olmadığını anlaması için BBC, CNN gibi kanalları izlemesini salık veririm. Canını sıkmasın Burcu Hanım. Onun gibi daha pek çok örnek var “fıstık”lık bağlamında ön plana çıkarılan. Televizyon yöneticilerinin “güzel yüz ve vücut” ön koşulu yüzünden, doğru dürüst bir Türkçeyle okunan haberleri ara ki bulasın! Hele hele “açık-kapalı e”den ha babam çakan güzel mi güzel spikerlerimizin baygın bakışlarıyla, kıvrılan dudaklarıyla idare etmemiz istenmiyor mu…
Gelelim beni terleten “Burcu Terletiyor” faslına… Nasıl mı terletiyor? Hayallere sınır yok! Acaba? Yok canım, tabii ki “kazık” futbol sorularıyla terletiyor, bilgisayar başındaki erkek hayranlarını… Tam da, dile getirmeye çalıştığım duruma uygun bir soru cümlesindeki yazım yanlışı Burcu Hanım’a o kadar yakışmış ki, bu kadar olur yani!
“İtaf” ne demek?! Doğrusu “ithaf”tır ve Arapçadır. Birine armağan etme, o kişinin adına sunma, anlamında kullanılır. Mor ve Ötesi de mi dinlemediniz, ey soruları hazırlayan ve yazdıran yazı grubu? Yalapşap işler! Mühim olan Burcu Esmersoy’un mini eteği, epilasyonlu bacakları, soru sorarken yazılan sorulara yedirilen buzzz espricikleri jestleriyle, mimikleriyle nasıl verdiği değil mi? YouTube’un “search” kutusuna “Burcu bacaklar” yazılsın ve ekranlar salyalarla sıvansın değil mi? Vasatiyet, sakillik egemen her şeye! “Çok kötü”, “kötü”, “berbat”, “rezil” işler içinden “vasat” olanına “fevkaladenin fevkinde” numarası çekilmektedir artık!
Ortalamanın üstündeki diksiyonu, okuduğu metne hâkimiyeti, soru sorabilme becerisi, ölçülü jest ve mimikleriyle tüm “manken/model” kaynaklı “spiker”lerin dikkatle izlemesi gereken bir isim var TRT Türk’te: Ayşe Süberker. O da çok iyi değil ama manken-model kaynaklı “spiker”lere bakarsak, ehven-i şer sayılır. O, “fıstık” kategorisinde olmayabilir. Kimi “erkeg”ler için çekici gelebilecek farklı bir havası olduğu söylenebilir. Hepsinden önemlisi, elindeki metni “içselleştirmiş” haliyle bile seyredilmeye değer. Kâmile Burcu Esmersoy ve ekürilerine Ayşe Süberker’i izlemelerini öneririm.
Tüm bu hengâme arasında Seferis’den bahsedemedim. 1900’de Urla’da dünyaya gelen Yunan Edebiyatının önemli şairi, 1963 Nobel Edebiyat Ödülü sahibi Yorgo Seferis, 1 Temmuz 1950’de, Ankara’da Yunanistan Büyükelçiliği’nde görevliyken, 1. Dünya Savaşı’ndan beri göremediği İzmir’e gelmişti.
Yorgo Seferis’in ilkgençlik yıllarını geçirdiği ev, restore edildikten sonra, “butik otel” anlayışıyla halka hizmet veriyor şu anda. Bunu biliyor muydunuz? Fazla söze gerek yok. “Yorgo Seferis RESIDENCE“a seferimiz var hanımefendiler, beyefendiler…
Not: Gördüğüm kadarıyla, son aylarda arama motorlarında harıl harıl “Ayşe Süberker”e dair bilgi/görsel/video aranır oldu. “Tematik” televizyon kanallarının “entel-alımlı-bakımlı” spikerlerini gözleri kan çanağı halde takip edenlerin ve hayal dünyalarına belli bir kalite katmak isteyenlerin favori “ekran güzeli” modeli de, TRT’ye “dışarıdan” katkı sağlayanlardan Ayşe Hanım. Bu arada; İlber Ortaylı’dan “fırça” yiyen Gümüş Hilal’in sunucusu Buket Aydın da hatırı sayılır bir hayran kitlesine ulaşacağa benziyor. A. Süberker’in her yerde tesadüf edemeyeceğiniz yukarıdaki görselini muhterem zevata sunuyorum, canım epey sıkkın halde. İdareli bakınız.
21 Mar 2012 at 1:33 PM
yanlış olmuş ilk resim ayşe süberker e ait burcu esmersoy değil o
21 Mar 2012 at 2:29 PM
Kırık Potkal’da “yanlış” olmaz! Hele hele “spiker” mevzuunda hiç olmaz! Yazıyı sonuna kadar okumadığınız anlaşılıyor. Tabii ki ilk görsel Ayşe Süberker’e ait. Görselin üzerinde “fare”nizi birkaç saniye tutun. Ne gördünüz? “ASbkr” kısaltması olabilir mi?
“Not”u okumuş olsaydınız “A. Süberker’in her yerde tesadüf edemeyeceğiniz yukarıdaki görselini muhterem zevata sunuyorum, canım epey sıkkın halde.” yazıldığını okuyabilirdiniz. Olsa olsa (belki) hatalı görsel yerleştirilmesinden dem vurulabilir/di. Önce Burcu Esmersoy, sonra Ayşe Süberker görseli… Yine de ilginiz için teşekkürler.
25 Mar 2012 at 5:53 AM
bu siteye bi kez arama yaparken tosladım ve sizin (muhterem zevat)hakaretinize maruz kaldım halbuki benim yorumumda hakaret yok siz hemen klavyenin başına geçip (muhterem zevat)yazmışsınız ne diyeyim size sitenize şans eseri gözüm takıldı bi daha tövbe buraya tıklamam zevat mevat diye hakarete uğramaya hiç niyetim yok bi daha
size bol şans!kalın sağlıcakla
26 Mar 2012 at 12:13 PM
Vay benim köse sakalım!
Öncelikle kafa karışıklığınızı gidermeye çalışalım.
“Muhterem” de, “zevat” da ve dahi “muhterem zevat” da “hakaret” makaret değildir. Hakaret olmadığı gibi, bu kelimelerin yer aldığı “not” 1 Temmuz 2010’da yazılmıştır! Vehmettiğiniz gibi (bu da “hakaret” değildir), sizin yorumunuz üzerine “klavyenin başına geçip” cevap verme durumu söz konusu değildir.
Tekrar: Klavyenin başına geçip size “muhterem zevat” demiş değilim. Söz konusu “not”ta geçen o ifade taaa 1 Temmuz 2010’da yazılmıştı. “Muhterem” ile “zevat”ın (zannederim “zerzevat”la karıştırmışsınız) anlamlarını öğrenmek için tdk.gov.tr’yi ziyaret edin. Ziyaret etmişken, bir de “ironi”nin anlamına bakıverin. İleride işinize yarayabilir.
Allah bes, bâki heves.
02 Nis 2012 at 9:04 AM
üüühhhüüü üüüühhhhüüü üühhhhhüüüü ağlıyorum salya sümük çünkü ben TÜRK’çe bilmiyormuşum meğerse üühüüüü üüühhüüüü
—————————————–
NE YAZMAYA ÇALIŞIPTA BOYNA PATENAJ YAPIP DURDUĞUNU ANLAMADIM AMA NİYEN YUNANCA KONUŞUP 255.22GR LIK KONTRASYONUMU BOZUYON SEN ŞU ZIMBIRTILARI (TÜRKÇE) YAZSAN YA
—————————————-
heralde bu son mesaja cevabın japonca olur şimdiden ben bi japonca sözlük bakınayım etraftan bidahaki yazını anlama güçlüğü çekmeyim
—————————————-
arkadaşım hukuk fakültesini bitirdim ama yinede senin gibi tek tük karşıma çıkan [muhterem zevatları] çok anlamıyorum
demekki okumak herşey değil! senin gibi arkadaşların semtlerinde takılmak lazım bi süre heralde
02 Nis 2012 at 9:12 AM
Harap etmeyesin bünyeni. Twitter’da “trending topic” olan Filli Boya’nın reklam filmlerini seyredersen,
bi’ şiciğin kalmaz. “GERİ NEYİ” be komik hukukçu kardeşim, “GERİ NEYİ” 🙂
Kolay gelsin.