Bakıyorum da ticaret erbabı Sayın Elif Şafak’ın (bundan sonra ve layık olduğu şekilde “Mrs. Elif Shafak”) son projesi İskender’in satışlarını patlatabilmek için hâkim medya dört kol çengi el ele vermiş. Rekor satış rakamları için PR da sıkı planlanmış. Hiçbir masraftan kaçınılmamış. Rekor satış rakamlarına ulaşabilmek için her türlü fedakârlık yapılmış durumda. Tüm bağlantılar yerli yerinde. O kadar yerinde ki Kanal 24’ün “kültür-sanat” programında, Mrs. Shafak ile röportaj yapan hanım kızımız şöyle bir cümle kurabiliyor. Mealen: “Bu kitabınız da çok güzel. Yarısına kadar okudum. Süper!” Hepiniz süpersiniz maşallah! Hatta süppersiniz!
Umumiyetle yazımı bitirdikten sonra başlık koyarım. “Koymak” kelimesinden de utanmayın rica ederim. Haydi, nezaket abideleri için “atarım” yapayım da “follower”ımız zıp zıp zıplasın! Geçelim. Diyeceğim şu: Bu kez başlığı baştan çaktım. Utanarak, öğürerek. Yeni romanının kahramanı pozuna bürünüp kitabının ön kapağına konuşlan(dırıl)an Mrs. Shafak’ın samimiyetine inanmayı hakikaten çok isterdim ama Mrs. Shafak tepeden tırnağa bir “proje” insanı! O bir pop-star! O bir hırs kumkuması! O bir, bir… Popüleritasini korumak, daha çok satıp vergi sıralamasında ön sıralarda yer kapabilmek, has edebiyattan nasiplenememiş, Abdülhak Şinasi Hisar’ı, Yakup Kadri Karaosmanoğlu’nu, Refik Halid Karay’ı, Halid Ziya Uşaklıgil’i, Sait Faik’i, Oğuz Atay’ı, Ahmet Hamdi Tanpınar’ı, Vüs’at O. Bener’i, Leyla Erbil’i okumamış, muhkem bir yerli-yabancı edebiyat estetiği tedrisatından geçememiş geniş kitleleri kafaya alabilmek için çok sansasyonel olacağını düşündüğü/düşünülen “roman kahramanıyla bir buçuk yıl boyunca özdeşleşen yazar” oyununu kurgulayıp ülkenin “pop-light edebiyat” ortamını ele geçirmeye ant içmiş Mrs. Elif Shafak! Yakışır.
Romanlarını İngilizce yazıp bir mütercim ile Türkçeye çevir(t)en Mrs. Shafak’ın bu “yöntem”i bile yazdıklarını es geçmek, ciddiye almamak için yeter sebep teşkil ediyor esasen. En azından benim için bu böyle. Bu nasıl bir kafa yapısıdır ki güzelim Türkçenin olanaklarından dem üstüne dem vurup da romanlarını İngilizce düşünüp kaleme alır bir yazar? Buna verilecek cevaplar beni hiçbir şekilde tatmin edemez. Bu nasıl bir aşağılık kompleksidir my God! Buna snobizm denilebilir mi? Peki, züppelik? “Dandy”lik? Dandy’yi özledim. Balonlarını da… Sözde edebiyatın balonları ise öğürme hissi uyandırıyor bende. Bir buçuk yıl boyunca, romanın kahramanıyla özdeşleşmiş de annelik, kişilik oluşumu, erkek erki, önemsemek falan filan… Bunlara inanmak Mümkünlü’de bile mümkün değil!
“Aşk” kitabının kadınlar için pembe, erkekler için kül grisi/antrasit olarak yayımlanmasını temposuz, güya tasavvufî birikimi özümsemiş, bu kültürel iklimde nefes alıp veren bir ruhun üslubuyla (?!) mütevazı tebessümlerle anlatması yok mu hele! [Tasavvuf nuruyla aydınlanmayı düşünenlerin Cemalnur Sargut Hanım’ı dinlemelerini/okumalarını salık veririm. Sâmiha Ayverdi ile Safiye Erol’u işitmemiş olanlarınız çoğunluktadır büyük ihtimalle. Şefik Can’ı da ihmal etmeyin ve lütfen “sahte” ürünlere itibar etmeyiniz.] Eşcinsellerin, biseksüellerin günahı neydi o zaman? Onlar için münasip bir kapak renginde “Aşk”ı niçin piyasaya sürmediniz? Pazarlama stratejisindeki bu eksik zannederim ALEXANDER, pardon, İskender’de telafi edilecek. “Aşk”taki anakronik hataları daha önce yazmıştım. Dücane Cündioğlu ise daha da detaylandırmıştı. Roman karakterlerinin dönemin ruhuna aykırı “absurd” cümleleri başarılı operasyonlarla perdelenmişti. Bilen bilir. Tahsin Yücel, Orhan Pamuk’a gösterdiği ilgiyi Mrs. Shafak’tan esirgemese, epey eğleneceğimizi garanti ederim.
5 Ağustos 2011 tarihli Radikal’in kitap ekinde (Sayı: 542) öyle mânidar bir tesadüf (tesadüf mü acaba?) vardı ki… O kadar olur! Magazin dilinde buna “pişti” diyorlar. Bu yazıyı okuyun, kesip saklayın. Belki bir gün Mrs. Shafak ile tartışmak istersiniz Macrocenter’da falan karşılaşırsanız. BİM’e mi takılıyorsunuz? Merak buyurmayın canım, Mrs. Shafak “beni sizler var ettiniz canım okurlarım” şarkısını gayet edebî terennüm ettiği cihetle, bir gün BİM’de karşılaşabilme ümidinizi kaybetmemenizi tavsiye ederim. Olmadı MMM Migros’larda burun buruna gelirsiniz, belli mi olur! Düşünün. Capitol Migros’un girişinde bir elinizde İskender, bir elinizde zor anlarınızda petek dokusuyla imdadınıza yetişip kendinizi rahat hissetmenizi sağlayan meşhur Orkid… [Bu yazıda ürün yerleştirme uygulaması yapıldığını baştan yazmam gerekirdi, pardon.]
Radikal’in kitap ekindeki yazıyı kaleme alan Semih Gümüş. Başlığı ise “Konumuz edebiyat, çok satmak değil”. Yanında da yılların eskitemeyeceği edebî pop-starımız Mrs. Elif Shafak! İç parçalayacağına, okuyanlarda duygu fırtınaları estirip okuyanın iç organlarını paramparça edeceğine kesin gözüyle bakılan cümlelerin serpiştirildiği İskender’in reklamı… Bir çeşit Cezmi Ersöz duygusallığı… İyi iş yapar. Mrs. Shafak, çok bahtiyar olmalı. Nasıl olmasın, “200.000 REKOR BASKIYA 20.000 EK BASKI!” müjdesi insanın gönül denizini nasıl dalgalandırır, siz biliyor musunuz bu arındırıcı hissiyatı? Mrs. Elif Shafak’ın İskender’i 1.000.000 adet satsın, kanaldan kanala seyirtsin, seyirtmekle kalmasın; peki, n’apsın? Arkın Allen ney üflesin, Mrs. Shafak pembe kapaklı “Aşk”ından pasajlar okusun. Mevlânâ’nın da canına oku(n)sun! Artık iyice maskara edilen Mevlevîlik, bir de doymak bilemez şan ve şöhret hırsının kurbanı Mrs. Shafak tarafından derunî özünden kopartılsın, ayağa düşürülsün, kültürel-tarihî damarları (kendileri “damar” kelimesini çok “önemser”ler efenim) birkaç kitap daha satabilmek uğruna hunharca kesilsin… Yetmesin. Bir gariban istihdam eylensin. O da, “Aşk”tan okunan satırlar ve Mr. Allen’ın (not Woody) neyinden yayılan nağmeler eşliğinde dönüp dursun şaşkın şaşkın. Hey yavrum hey! Postmodern reklamın şahikası bu olmalı.
Semih Gümüş’ün Radikal kitap ekinin 30. sayfasındaki yazısının son paragrafı şöyle: “Belki büyük çoğunluğa anlamsız gelecek: Edebiyat bu. Yazarın kitabının daha çok satılması için çaba göstermesi kadar saçma şey yoktur!”
Dikkaaat! Çekiyorum: Ya sabır!
Yorum bırakın