“Bu yaz kemençeyi bir dinledinse Kanlıca’da / Baharda bir gece tambûru dinle Çamlıca’da”
Yahya Kemal Beyatlı
Tabii, sizler; yani “İnternet Gazeteciliği” yapanlar, kemençeyi de bilmiyorsunuzdur büyük ihtimalle. Yahya Kemal’i duyduğunuz da meçhul!
“Tambur”u (Arapça “tanbur”, Farsça “tenbur) “ud” ile karıştıranların, “tambur”u “ud”dan ayıramayanların (“gazeteci”, “muhabir” demek iltifattır) Pelin Batu’ya laf etmeye hakları olamaz! Tam bir “Ben olsam utanırım, bu ne biçim öğrenci? / Hem dersini bilmiyor, hem de şişman herkesten” durumu! Merak eden olursa, dizeler Ülkü Tamer’in… Hele hele mal bulmuş Mağribi gibi Pelin Batu’yla dalga geçmeye, kafa bulmaya çalışmak, “tambur”u tanımayan, kendi kültürüne “ecnebi” adamların yapacağı en son şey olacaktır! Bu kadar cehalete PES doğrusu! Arzu edenler “YUH” da diyebilir.![tanbur[1]](https://adnanalgin.com/wp-content/uploads/2010/05/tanbur1.gif?w=114&h=300)
Google hazretlerine “Pelin Batu kedi” yazın ve ilk beş-on haber sitesine bir bakın. Hepsinde aşağı yukarı şunlar yazıyor. Artık kim yazdıysa… (Allah yazdıysa bozsun!) “Habertürk ekranlarında yayınlanan Tarihin Arka Odası’nda olaysız bir hafta geçmiyor. Programa bu kez de canlı yayında stüdyoya giren kedi damgasını vurdu. Pelin Batu, yayın sırasında stüdyoya giren kediyi farketti. Kediyi “Pisiii” diyerek stüdyoda aramaya başlayan Batu, yayına yine renk kattı! Batu, kediyi ararken Murat Bardakçı da canlı müzik yapmaya başladı.
Bu arda kediyi ”Pisi…” diye bağırarak aramasını duyan Bardakçı ve Afyoncu gülme krizine girdi. Murat Bardakçı’nın ud çalarken aradığı kediyi bulan Pelin Batu stüdyoya getirdi. Herkesin ilgi odağı olan kedi, Murat Bardakçı ve Erhan Afyoncu’nun diline dolandı. Bardakçı ise gülmekten ud çalmasını zor tamamladı.”
Bu “haber”i yazan her kimse, hayatında hiç “ud” görmemiş olmalı. Bre hayatında ud ve tambur görmemişler, peki Coşkun Sabah’tan da mı habersizsiniz? Murat Bardakçı’ya “ud” çaldıran cahillere sorayım o zaman: Metin Şentürk ne çalıyor? Akustik gitar mı?
“İnternet Gazeteciliği” (?!) yerlerde sürünüyor. Buna anlı şanlı “büyük” gazetelerimizin İnternet yayınları da dahil. Temel dilbilgisi kurallarından habersiz bu insanlar, nasıl olur da “haber” yazma cüreti gösterir? Amaç “haber” vermek olmayınca, her türlü şaklabanlık, cehalet olağan hale geliyor. Maksat “sansasyon” olsun!
“Tambur”u “ud yapmak yetmemiş. Pelin Batu, Tarihin Arka Odası’nda kedi kovalamışmış! Allah habere bak be! Bunu haber diye yazanlar, “kovalamak” fiilinden de habersiz işin kötüsü! Tam bir rezalet! Pelin Batu’nun kendi kültürüne, geleneğine “ecnebi” halini yazacaktım ama “İnternet Gazeteciliği” yapmaya kalkışan beceriksizlerin cehaletlerinin “facia” mertebesindeki halleri yüzünden Pelin Hanım’ın “ecnebi”liğine değinemedim. Daha sonra inşallah…

