XVI. yüzyılda Vardar Yenicesi’nde Hayalî: “Cihân-ârâ cihân içredir ârâyı bilmezler/ Ol mâhiler ki deryâ içredir deryâyı bilmezler” buyurduktan yüz yıllar sonra, “The Global Village” teorisiyle anılan Kanadalı “iletişimci” McLuhan da (1911-1980) şöyle buyurmuş: “Kıyıya vurmadıkları sürece balıklar suyun farkında değildir.”
Monthly Archives: Ekim 2011
Kontak montak
Redhouse İngilizce-Türkçe Sözlük, sayfa 205
“con.tact – temas, ilişki, bağlantı”
Büyük Türkçe Sözlük, sayfa 1743
“kontak – karşı elektrik yüklü iki maddenin birbirine dokunması”
Hay maşallah, kedi canını sevdiğiminin tatlı şeyi seni gidi kontak! Sınırlı, sinirli sorumlu bir emekçi sıfatıyla tozlu, Salih Tozan’dan ödünç aldığım klavyemden geleni esirgemedim; yemedim yedirdim, yazmadım yazdırdım, kusmadım kusturdum, işemedim işettim… Şey, bi’ de Ayşe Arman ile Serdar Turgut’a özenip başka bir şey daha yaptırtacaktım da muhafazakâr, müeddep ahbaplarım o elini bipler, şeyini keserüz diye telkinde bulunanda [nanda nanda nananda] tahta atıma verdim yalasın da yalasın diye Adidas’lı dondurmacıdan bir top kavunlu dolama! Eee, daha ne yapiim sevgili şanlı Massachusetts’li hemdemlerim!
Günah sizden çoook uzakta, bana yakın çekim kıvamında olsun, Tahrir Meydanı’nda yeşil atına binmiş Hızır peşinde yara bere içinde topallamaya devam ede ede akılları çelmelemeye çalışan, tenakuz kumkumaları mütehassısı “dohtur” talebelerim… Ya kontakt ya da iletişim… Veya bırakın dağınık kalsın saçlarım…
Benden Pierre Paolo Pasolini!
Reklam meklam: “Parex” ile “final”, edelim hasbıhal!
Görsellere iyice bakın. İki görsel arasındaki 7 farkı bulun demeyeceğim. İki görselde de kullanılan “!” işaretine bakın. Çöpümüze talip olan “Parex”, “…!”i tercih ederek, Leylâ Erbil’i bile kıskandıracak “ilerici” bir noktalama hamlesinde bulunmuş. “final” ise daha “muhafazakâr” davranıp “!..” ile yetinmiş.
“Heryer”, “herşey”, “bi” yazıp duran reklamcılardan, noktalama işaretlerinde yüksek hassasiyet beklemememiz gerekiyor anlaşılan. “Herkez”i bilemem ama çöpüme talip olan “Parex”, öncelikle noktalama işaretlerini doğru dürüst kullanmayı bilen bir “reklam ajansı” bulsun, sonra çöplerime talip olsun!
“Çöpünüze Talibiz!” yazmak ne kadar da zormuş! Saygı… Hayır, Gül Gölge Saygı değil. O, Doğan TV Yayın Grup Başkanı’yla evlenip çoluk çocuğa karışalı, magazin programlarını sunmayı bırakalı yıllar oluyor. Yaptığınız işe saygınız yoksa, bu tür garabetler kaçınılmazdır. Elinizin altında bir yazım kılavuzu bulundurmazsınız, internette sörf yapıp “…!” gibi bir kullanım var mı acaba, diye de bakmazsınız. Yoksa Wikipedia’yı “kaynak/referans” kabul eden “reklam yazarları” mı istihdam ediyorsunuz bünyenizde?
Alev Alatlı’nın “paçozlaşma” adını verdiği, zihinsel-kültürel erimeden, çürümeden reklamcılık da nasibine düşeni fazlasıyla almakta. Unutmadan: Alev Alatlı’nın “paçozlaşma” hakkındaki görüşlerini 12 Eylül 2011 tarihli Akşam’daki röportajında okuyabilirsiniz. Yazalım tabii: Her im/işaret bağımsızdır. “Ünlem”in noktasına, “..” daha eklerseniz olmaz. Ya “!” ya da “!…” olmalıydı.
Benden sana çöp möp yok “Parex”!
Herkes “herkez” yazarken…
“Reklam meklam: Bak bubilet.com… Bu da Türkçe!” başlıklı yazıma yapılan yorumun, alttaki görseli tamamladığını düşündüm. Vatana, millete hayırlı olsun!
“Reklamcılık, Türkiye’nin en kolay (!?) mesleklerinden biridir. İçinde Photoshop ve FreeHand yüklü bir bilgisayar (artık Mac olmasına da gerek yok) sahibi olmak yeterlidir reklamcı olmak için. Birçok şey gibi, Türkçeyi ve yazım kurallarını da bilmeye de gerek yoktur. Çünkü böyle reklamcıların müşterileri de bilmediği için Türkçeyi ve yazım kurallarını gayet sorunsuz çalışırlar. Bu insanlarla oturup konuşsanız, ‘Kardeşim’ derler, ‘Ben meramımı anlatmışım. O afişten müşteri de gelmiş. Paramı da kazanmışım.. O kadarcık da olsun. Boşver. Reklamın iyisi kötüsü olmaz.'”
Reklam yazarları buraya: Ersin Salman’dan “Gülabdan”
Gülabdan
İnce
küçük
işlemeli
saydam bir dünyadır Gülabdan
Yaşamı güzelleştiren iksirler sunar insana Ve
pembe bir sesle dökülür beyazlığın üstüne Kar değildir
Bir
bakışta
arkası görünen
kar kokulu bir çiçektir Gülabdan
Yılda yalnızca bir kez açar Sessiz bir yaz akşamı
yatsı ezanı okunurken O gece yeni ayın ilk günüdür
Sesi
duyulan
kendi bilinmeyen
ayda yaşayan bir ötücü kuştur Gülabdan
Uçarken soluğu kesildiğinde çiçekli bir dal arar
Konduğu dalda uyuya kalır Düş görmez düş gibidir
Bir
çağdan
öte yüzyıla
düş gibi akan bir gezgindir Gülabdan
Baharat taşıyan gümüş yaldızlı ticaret gemilerini
eski rüzgarların kokusundan tanır Yelkenleri atlas değildir
Ve
aslında
kendi de
denizden esen bir rüzgardır Gülabdan
İmbatla el ele verip Alsancak’tan Karantina’ya giderken
Pasaport İskelesi’ndeki vapuru okşar İçinde ilkokul çocukları
O
hoş
çingeneyle
Perulu matadorun pasaportsuz kızıdır Gülabdan
Yılbaşı öncelerinde kokina satar Pera sokaklarında
Ve kaçırmaz Ramon Novarro filmlerini Yeni Melek yoktur
Çok
geniş
kanatlarıyla
düşler kurgulayan bir penceredir Gülabdan
yıldızlı gökyüzlerine kıpkızıl gelincik tarlalarına ve
çocuk bahçelerine açılır Açılırken gizemli bir müzik duyulur
Acı
ayrılık
işkence görmüş
İranlı bir komünisttir Gülabdan
Yaşamın bir gün çok daha adil olacağına ve insanlığın
Galaksilerarası uçuşlar yapacağına adı gibi inanır Adı yoktur
Adı
yeni
konulan
eski bir gezegendir Gülabdan
Genellikle başına buyruk dolaşır
Samanyollarını sever Çocuklara göz kırpar
En
çok
çocukların
sevdiği sabırlı bir çerçidir Gülabdan
Meyankökü bile satar Arabası çok havalelidir
Atının donu beyaz kakülü kırmızı olur Adeta yürür
A
harfleri
uzun okunan
kırmızı bir sözcüktür Gülabdan
Ferit Devellioğlu’yla yakınlığı vardır Osmanlıca-Türkçe
Lugat’ın 354. Sayfasında bulunur Arayana pek rastlanmaz
***
Bilgi: Zikir sonrası, tekkeye gelen misafirlere gülsuyu verilirdi. Bunun için çeşitli tipte gülabdanlar yapılmıştır. Hicrî 1321 (1903-1904) tarihli ve Kâmil imzalı bu gülabdan ise fonksiyonuna uygun bir beyitle süslenmiştir:
“Gülşen içre andelîb feryâd eder bir gül için
Gül ise andan nihandır bu derunî şişede”
Mihrabım diyerek, muhatabıma göz kırptım!
“Muhattap” – Televizyondaki bazı magazin programlarında (“İzlence”yi kullanıyor musunuz?) duymuşsunuzdur: “Bilmemne benim muhattabım değil arkadaşlar!”. Sanal âlemdeki özgürlüğü sonuna kadar kullanan gençliğin incir çekirdeği “polemik”lerinde de okumuş olmalısınız: “Seni muhattabım olarak görmüyorum:)” Kendisine hitap edilen kimsedir “muhatap”. “T”leri idareli kullanalım lütfen!
FTS, Dizi Dizi “İnci”yiz Sayıklaması
Okumak isteyenlere: “Senkretik-sentetik, abidik gubidik”, “Günün fotoğrafı: ‘Kanaltürk Türkiye’nin Televizyonu’ ama Türkçenin ecnebisi”
Esra Dalfidan: “Ben seni sevduğumi da dünyalara bildirdum”
22 Ekim 2011, saat 19.00’da Esra Dalfidan’ın muhteşem sesini doya doya içmek için Akbank Sanat’ta hazır bulunmakta fayda var. Akbank 21. Uluslararası Caz Festivali’nin sürpriz ismi zannederim Esra Dalfidan olacak.
Tertemiz bir artikülasyon, nefes kesici bir içten okuyuş… Uzun zamandır böylesine temiz, iç yakan bir “jazz vocal” dinlememiştim. Esra Dalfidan’ın 22 Ekim’deki konserini dünyalara bildiririm!
“Kaçmaz”larım: Azam Ali & Niyaz, Charles Llyod New Quartet, Avishai Cohen “Seven Seas”, Arild Andersen Trio, Maffy Falay Sextet, Timuçin Şahin Quartet, Arto Tuncboyacıyan’s 1to3, Dusko Goykovich Quartet.
Reklam meklam Türkçesi: “İki konforlu otel” ORA’daymış!
“İki konforlu otelden hangisinde kalacağına karar vermek zor olacakmış”
Huzurlarınızda “iki konforlu otel”! Ne diyelim şimdi? “Reklam sektörü yengen!” dedim diye yemediğim laf kalmadı. Her neyse. Sevabına: “Konforlu iki otelden hangisinde kalacağına karar vermek zor olacakmış”
Magazin: Roma, Romanya… Bir, ki!
Olağan Mucizeler Romanya’da
Geçen sezon ‘Olağan Mucizeler’ adlı oyunda oynayan… / Geçen sezon ‘Olağan Mucizeler’ oyununda oynayan…
* Milliyet Cadde, 30.09.2011




